Conclave: Sistina Şapeli’nin altında yeni Papa için oy vermeye davet eden film

Conclave, daha ilk dakikasında tekinsiz bir havada, bir sırrın ağırlığıyla başlıyor. Vatikan’dayız ve ne de olsa, Papa daha yeni ölmüş. Göreve gelecek yeni Papa’nın seçilmesi sürecini yürütmek gibi ağır bir yük var Ralph Fiennes’in karakteri Kardinal Lawrence’ın üzerinde. Ralph Fiennes’in müthiş oyunculuğuyla elimden tutması sayesinde ben de resmen Vatikan’ın bu gergin atmosferinin içine giriveriyorum. Nasıl […]
Nightbitch filmi: Anneliğe taze bir yaklaşım

❝Bize satılan annelik kavramının ne kadar boktan olduğunu söylememe gerek yok. Bir köyün parçası olmadan her şeyi kendi başınıza çözmeniz bekleniyor. Hükümetten hiçbir annelik yardımı almayacaksınız. Popüler kültür tarafından alay konusu olacaksınız. Ve temelde size berbat bir anne gibi hissettirecek ürünler tasarlayan bir milyar dolarlık bir endüstri var.❞ Nightbitch annelik ile ilgili insana rahat nefes […]
A Real Pain filmi: Aile dinamiklerine ve yasa duyarlı bir bakış

Özenle yazılmış bir senaryo bu. Aile dinamiklerine ve insanın katmanlı yaradılışına duyarlı bir bakış sunuyor A Real Pain. Filmin yazarı ve yönetmeni, başrolünde de oynayan Jesse Eisenberg. Ancak Eisenberg sanki bu filmi başrolü paylaştığı Kieran Culkin’a yazmış, Culkin olmasa bu film aynı derecede tatmin edici olur muydu bilmiyorum… Culkin, kendisine pek yakıştığı gibi uçarı kaçarı, […]
Small Things Like These: Kaygılı bir kışı, büyüleyici görsellerle anlatan İrlanda filmi

“Kaygılarımızın Kışı.” John Steinbeck’in kitabın kendisinden daha çok ismini sevdiğim romanı. Her zor geçen kışın ardından ya da kışın zorladığı her an gelir bu kitabın ismi aklıma, bu ismi fısıldarım her yıprandığımı hissettiğim soğuk havaların zamanında. Small Things Like These de zorlu, kaygıların hüküm sürdüğü bir kışı anlatıyor. Yoksulluğun, geçim sıkıntısının, maddi endişelerin hakim olduğu […]
Ghostlight: Sanatın bir ailenin yaralarını sarmasına nasıl yardımcı olduğunu anlatan, sıcacık bir film

O kadar güzel bir film ki… Karamel tadında, ama bir yandan da çok acı ve sarsıcı. Tam da gözyaşlarımızın kahkahalarımıza karıştığı hayatın o en gerçek anları gibi. Bir yasın ortasından geçen, acının tüm ağırlığıyla yüreklerine oturduğu bir ailenin iyileşme hikayesi. Sanatın, nasıl yaraları sarabileceğini, aslında nasıl hayatın can damarlarından biri olduğunu gösteren bir film […]
Heretic filmi: Din ile ilgili felsefik bir tartışma yürüten başarılı bir korku filmi

Korku türünün son yıllardaki en iyi örneklerinden bence. Çok başarılı buldum ben Heretic filmini. Hele Hugh Grant! Gençliğindekinden çok daha katmanlı, renkli, leziz bir oyunculuk sergiliyor. O kadar beğendim ki bu demlenmiş ekran halini… Din ve inanç üzerine felsefik bir tartışma yürüten bir film Heretic. Bu açıdan kıymetli. Evet, bazı yerlerde din ve inançla ilgili […]
The Return filmi: Odisseia’nın aslına sadık kalmayan ve savrulan yorumu

Çok öfkeliyim bu filme karşı. Yahu insan neden bir filme öfkelenir ki diyeceksiniz, haklısınız da… Ancak insanlık tarihinin en büyük destanlarından birini alıp da pek bir şeye benzemeyen bir film ortaya çıkarırsanız sinirleniyorum ister istemez. Homeros’un müthiş destanı Odisseia’nın son bölümünü anlatıyor film. Benim de okuduğum ve çok sevdiğim Odisseia, meşhur kahraman ve savaşçı Odysseus’un […]
Anora filmi: Söylemi yerinde, seyir keyfi tartışmalı

Anora, filmlerle kurduğumuz ilişkiyi sorgulamak açısından iyi bir fırsat sağlıyor. Şöyle ki, Anora’yı izlerken his ve duygu açısından pek bir şey geçmedi bana. İzlemek eylemi çok da etkileyici değildi benim için. Ancak film bittikten sonra aldığım yola baktığımda, filmin söyledikleri, derdi, kurgulanma hali ve sonlandığı nokta mantıklı geldi bana. Aldığım yol sırasında keyif almasam da […]
The Girl with the Dragon Tattoo: Daniel Craig ve Rooney Mara’nın karanlık çekimi

Büyük bir potansiyel barındıran ve sürükleyici olan ancak aksak yönleri bulunan uyarlama filmleri izledikten sonra senaryonun kökünü aldığı kitabı daha çok merak ediyorum. Şimdi The Girl with the Dragon Tattoo filmini gömersem günahını alırım, suç türünün hakkını çok iyi veriyor; ilgi çekici, karanlık karakterler, gidişatını merak ettiğiniz bir soruşturma, sinematik mekanlar, şehirler ve çekimler. Ancak bu […]
La Chimera: Modern Lara Croft’ların köyünde bir yas ve yalnızlık hikayesi

Anadolumuzda vardır hani, elinde tuttuğu bir sopayla arama yaparken bir anda sopanın toprağa doğru yön değiştirmesiyle define bulduğunu iddia edenler… Türkiye gibi antik kentlere ve büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmış İtalya’da da varmış meğer böyle kandırmacaların peşinde olanlar. Josh O’Connor, bir Toskana köyünde arkadaşlarıyla modern Lara Croft’luk yapan, yani eski mezarlardan değerli eşyaları çalan […]