“SAVUNMA BÜTÇESİ SOSYAL HAKLARA VERİLMELİ”

26.04.2015’te Milliyet’te yayınlanan yazım…

Yunanistan’ın ilk engelli bakanı olan Sağlık Bakanı Kouroublis, görme yetisini 10 yaşında kaybettiğinden beri kendi hayatı ve Yunan halkının refahı için mücadele ediyor. Kouroublis’e göre SYRİZA tüm Avrupa için bir umut

Yunanistan Sağlık Bakanlığı’nda sessiz sedasız bir cuma günü. Herkesin rahat bir şekilde girip çıktığı bina, klasik bir devlet kurumu havasını taşıyor. İşlerini halletmek için odadan odaya koşturan Yunanlar’ın arasında Yunanistan Sağlık Bakanı Panayotis Kouroublis ile röportaj yapmak için bekliyorum. Yunanistan’ın ilk görme engelli bakanı olan Kouroublis, aynı zamanda Avrupa’daki nadir engelli bakanlardan biri.

İktidara geldikleri ilk günden beri heyecan uyandıran SYRİZA hükümetinin üst düzey isimlerinden biri olan ve geçen yıllarda yapılan anketlerde en sevilen milletvekillerinden seçilen Kouroublis ile tanışacağım için heyecanlıyım. Kouroublis’in güleryüzlü basın danışmanı beni bakanın odasına davet ettiğinde bambaşka bir dünyayla tanışıyorum. Girdiğim oda, bakanlık binasının taşıdığı kasvetten uzak, genç bir ekibin gülerek çalıştığı apaydınlık bir dünyaya açılıyor.

Karadeniz’i dolaştım
Görme yetisini yitirdiği 10 yaşından beri mücadele eden Kouroublis’in Yunan halkının demokrasi ve eşitliği temel alan onurlu bir hayat yaşaması için harcadığı enerjiyi hissetmemek mümkün değil. Kouroublis, gülerek güçlü bir şekilde elimi sıktığı an bambaşka bir insanla tanıştığımı anlıyorum. Pontus Rumu olan ailesi Türkiye’den göç eden Kouroublis röportaja, “Türkiye’ye geldim. Samsun, Amasya, Trabzon’u dolaştım. Ailem 1924’te mübadele sırasında Yunanistan’a geldi. Pontus Rumlarının zengin ailelerinden biriydi. Göç büyük bir macera, büyük bir sınavdı. Doğdukları yeri terk etmek zorunda kalan, servetini arkasında bırakan herkes için büyük bir zorluktu” diyerek başlıyor.

Özgürlük aşk gibi

– SYRİZA, sosyal politikalar açısından Yunan halkına ne vaat ediyor?
SYRİZA, sadece küçük bir ülkede bulunan bir hükümeti temsil etmesine rağmen milyonlarca insanın ideallerine ses veriyor. SYRİZA, barışın, demokrasinin, insan haklarının, yasal, sosyal, liberal hakların ve yüksek standartların olduğu, insanın değer gördüğü bir topluma inanıyor. SYRİZA, bütün dünyayı değiştirmek için çok küçük. Ancak tarih, değişimin küçük gruplardan başladığını kanıtladı. Özgürlükler ne kadar kısıtlansa da, insanlar bir yolunu bulur; kapıdan giremezse pencereden girer. Pencere de kapalıysa duvardan geçerler. İnsanlar nasıl oldu diye şaşırır, ama aşk da böyledir (gülüyor).

Hijyenik yoksulluk var

– SYRİZA’nın ocak ayındaki seçimlerden beri gösterdiği performansa baktığınızda umutlara karşılık verdiğinizi düşünüyor musunuz?
Bu ilginç sorunuza cevap vermeden önce Avrupa vizyonuna inanan biri olduğumu söylemeliyim. Dünyadaki herkesin daha insani bir hayat istemeye hakkı var. Ancak son yıllarda bu politik estetikten uzaklaşıldı. Küçük bir ülke olmamıza rağmen genç insanlardan oluşan bir parti olarak Avrupa’ya inanç aşılayabiliriz. Avrupa, ona inanan herkese hayalkırıklığı yaşattı. İşçi hakları, çalışma hakkı, onurlu yaşama hakkını savunuyoruz; çalışanların maaşlarının artmasını, sosyal haklara, sağlık ve eğitime ulaşmalarını hedefliyoruz. Benim ülkemde Troyka’nın politikaları hijyenik yoksulluk yarattı. Hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkesin ulaşabileceği kamu sağlık sistemi istiyoruz. Sosyal ve ekonomik durum ile alınan servisin kalitesi arasında bağ olmamalı. 20 gün önce Başbakan Çipras bakanlığımızı ziyaret ederek bize onur verdi. Ziyaret ettiği ilk bakanlıktı. Bazıları bunu benim için yaptığını söylüyor ama ben sağlık için yaptı diyorum (gülüyor).

– Batı basının bu kadar kısa süre içinde SYRİZA hükümetini eleştirmeye başlaması adil mi?
SYRİZA, Yunan halkı tarafından dört yıl boyunca yönetmesi için seçildi; sadece dört aydır iktidarda. Size temin ederim ki en azından benim alanımda çok temel reformlar gerçekleştiriliyor. Öncelikli olarak Başbakan 4 bin 500 doktorun işe alınacağına söz verdi; son beş yıldır tek bir kişi biri işe alınmamıştı. İkincisi, haziran ve temmuzda 5 bin kişi daha işe alınacak. 2 bin yatak ise yoğun bakıma gelecek. Bunlar bile bu hükümetin sağlık alanındaki insani krize çare sağlayacağını gösteriyor. Önümüzdeki günlerde ilaçlarını almak zorunda olanlar, özellikle kanser hastaları ilaçlarını hastanelerden alacak. Üçüncü olarak mayısta 2.5 milyon sigortasız kişinin tedavi görebileceği yeni bir sistem tanıtılacak. Bu programın sloganı, “Hayat ve ölüm arasında bir ayrım yok”.

Yunanistan Sağlık Bakanı (4)

İnsan kaçakçılığı için işbirliği

– Akdeniz’de batan gemilerden dolayı göçmenlerin yaşadığı sağlık sorunlarına dair bir planınız var mı?
Türkiye ve Yunanistan arasında insan kaçaklığını önlemek için daha iyi bir işbirliği olmalı. Türkiye ve Yunanistan gibi modern toplumların, yoksul insanların insan kaçakçıları tarafından kullanılmasına izin vermesi çok trajik. Bu insanlar sağlık desteğinden yoksun bırakılamaz. Ancak bir yandan da bu durum çok büyük bir ekonomik ve sosyal yük yaratıyor. Avrupa’da bize parmak göstererek neyi yapmamız gerektiğini söyleyen ‘iyi dostlarımız’ var. Dublin II Anlaşması’na göre Yunanistan’dan giren bir göçmen Almanya’da gözaltına alınırsa bize geri gönderiliyor, akıllı Avrupalılar’ın yolu bu. SYRİZA, göçmen sorununun Avrupa sorunu olduğunu vurguluyor. Her ülkenin ekonomik kapasitesine ve nüfusuna göre bu yük paylaşılmalı.

– Almanya’nın Yunanistan’ın II. Dünya Savaşı’na dair istediği tazminata karşı çıkmasına ne diyorsunuz?
Yunanistan, 1922’de Türkiye’ye karşı savaşını kaybetti. Yok olmuş bir ülke olmasına rağmen bütün sorumluluklarını yerine getirdi. Yunanlara ait mal varlıkları savaşın karşılığında Türkiye’ye bırakıldı. Almanya bugün krizden milyarlar kazanıyor, güçlü euro ve euro bölgesi sayesinde trilyonlar kazanıyor. Londra’da 1953’te Almanya birleştikten sonra Yunanistan’a tazminat ödeyeceği kararı alınmasına rağmen, Almanya bunu bilmiyormuş gibi davranıyor. Şimdiye kadarki Yunan hükümetleri bu konuyu ortaya koyacak kadar cesur değildi. Bugünkü Başbakan ve hükümet ise kimseye iyilik borçlu değil. O yüzden bu sorun sonunda ortaya çıkarıldı. Her şeye sahip olamazlar.

Gençler asi olmalı

– Gençliğinizde siyasi hareketlere aktif bir şekilde katılan bir öğrenciydiniz. Anarşistlerin Atina Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği işgali nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben çok asi bir öğrenciydim. Siyasi görüşlerim nedeniyle yargılandım da… Gençler her zaman hareketli olmalı. Tabii ki aşırılığı savunmuyorum; ancak gençler hakları için savaşmazsa bir toplum ilerleyemez. Gençlerin hareketleri demokrasiye tehdit oluşturmaz; demokrasi ancak büyük eşitsizliklerle tehdit edilir. Ancak sistemin bir parçası olan büyümenin de gençlerin hareketleriyle etkilendiği bir gerçek.

Ailenizin Türkiye’den göç ettiğini ve yaşanan acıları göz önünde bulundurursak, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için ne yapılmalı?
Göçmen bir aileden gelmeme ve annemin babasını bu süreçte çok genç yaşta kaybetmesine rağmen, Türk halkına karşı içten bir sevgim var. Türkiye’den çok iyi arkadaşlarım var, insanlarımız neredeyse hemen hemen aynı karakter özelliklerine sahip. Demokrasiye, sevgiye, dayanışmaya inanan, savaşa karşı çıkan insanlarımız var. Savunmaya, silahlanmaya ve silah yarışına onca yıldır harcadığımız para çok yüksek. Yunanistan bütçesinin yüzde 7’sini savunmaya harcıyor; Türkiye’de de çok benzer. Bunun sadece yüzde 1’e düşürüldüğünü düşünsenize? Bütün bu para sosyal politikalar ve işçiler için harcanabilir. Korkarım Türkiye’de de gelir dağılımı adil değil. O yüzden yaşananlar tarihte, gerilim geçmişte kalmalı. Yunanistan, Türkiye’den bir şey istemiyor; Türkiye de istememeli. İnsanların beraber olmasından iki ülke de faydalanır. Fanatiklik hiçbir zaman olumlu sonuçlanmadı.

Azizleri ve doktorları reddettim

– Engellilerin hakları için uzun yıllar boyunca savaştınız. Sizce engelliler eşit temsiliyet hakkına sahip mi?
10 yaşında görme duyumu kaybettiğim zaman, çok genç yaşta bu acı gerçekle yüzleşmem gerektiğini biliyordum. Bir dönüm noktasındaydım; kaderimi kabullenecek miydim, başkalarının hayatımı kontrol etmesine mi izin verecektim, engelimin içinde hapis mi olucaktım? Hayır, tüm bunları reddettim; hem azizleri, hem doktorları. Ben mücadele etme yolunu seçtim; önyargıları, batıl inançları, fikirleri reddettim. Kimsenin hayatım hakkında karar vermesine izin vermedim; aşık olduğum kadınlara bile… Çoğu zaman inancımı yitirdim. Ama hiçbir zaman geriye bakmadım, her zaman daha iyisini umut ettim. Her zaman gökyüzüne baktım. Hep önüme baktım, her zaman ne olmak istiyorsam onu olma hakkımı talep ettim. Bu çabaya inandım. Büyük engellere rağmen, bu bakanlıkta tam üç kez bulundum. 1981’de bakanın özel danışmanı olarak genç bir avukatken geldim. 1993’te bakanın genel sekreteri olarak buradaydım. Şimdi sağlık bakanıyım. Bu Başbakan’ın hem Avrupa’ya hem de dünyaya verdiği bir mesajdır: Engellilik, acizlik değildir. Hayatımın motto’su da “Benim dışımda kimse, benim hakkımda karar veremez.” Onurlu ve özgür bir toplum yaratılmasının tek yolu bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir