Yalnızlığa çare nedir?

Friends ve Sex and the City, 90’ların iki popüler dizisi, her ikisi de arkadaşlık hakkındaydı. Büyürken oluşturduğumuz aileler ile ilgiliydiler.

Friends çoğunlukla 20’lerindeki bir grup insanın yetişkinliğe geçişte yaşadığı zorluklarla ilgiliydi. 

İş problemleri, para problemleri, ilişki problemleri… 

Sex and the City‘de ise, para sorunları olsa bile, en azından kariyer tarafı çözülmüştü. 

Bu iki dizi, hayatımın farklı aşamalarındaki mücadelelerimi analiz etmeme gerçekten yardımcı oldu bana.

Benzerliklerinin yanında, her iki dizinin de ele almadığı önemli bir mesele var: Yalnızlık. 

Bu iki arkadaş grubunun birbirlerine acı, keder ve kalp kırıklıklarıyla başa çıkmada nasıl yardımcı olduğunu izlemek harika. 

Ama Friends finalinden sonra Joey’e ne oldu? Geri kalan herkesin artık bir partneri veya ailesi var; Joey yalnız hayatında ne yapacak? Samantha, bekar olduğu sürede hiç yalnız hissetmedi mi? Charlotte, mutlu evliliği boyunca kocasıyla çok fazla bağ kuramadığı zamanlarda hiç boşluk yaşamadı mı? 

En azından günümüzde yalnızlığa uygun çözümler sunan bir dizi var. Bu televizyon dizisinden daha sonra bahsedeceğim. 

Şimdi, neden yalnız hissettiğinizi ve bunun korkularınızla nasıl bağlantılı olduğunu inceleyelim. 

Yalnızlık: İnsanlığa dair bir duygu

Bence yalnız hissetmek, insan olmaya dair bir duygu. 

Yalnızlıktan muzdarip olduğum dönemleri çok net hatırlıyorum. Hala bazen bununla mücadele ediyorum. Yalnız hissetmek, fiziksel olarak acı verir; bu yüzden önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilir. 

Geçen yıl Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yalnızlığı küresel bir halk sağlığı sorunu olarak ilan etti. 

Yalnızlığın neden olduğu sorunların ciddiyetinin modern zamanlarda arttığını hissedebiliriz, ancak veriler ve araştırmalar bu duyguyu desteklemiyor. 

Yalnızlık, Aristoteles’ten beri filozoflar için önemli bir konu olmuştur ve insanlar tarihin her döneminde yalnızlıktan dert yanmıştır. 

Ancak, bugün yaşam şeklimiz, yalnızlıktan kaynaklanan acıyı derinleştiriyor ve yalnız kalmaya çözüm bulmak günümüzde daha zor olabiliyor.

Bunun nedenlerinden birkaç dakika içinde bahsedeceğiz. 

Ama yalnızlık nedir? Bir kişi, sahip olduğu sosyal bağlantılardan memnun değilse yalnız hisseder. 

Gerçek bir ilişkisinin eksik olduğunu düşünür; bu yüzden onları anlayacak birini arzular. 

Bazen eksik olan romantik bir bağlantıdır, bazen de samimi bir dostluktur. 

Ya da bir aile üyesinden gelen sevgiye ihtiyaç duyulabilir. 

Bazen, sevdiklerimizle çevrili olsak bile yalnızlıktan muzdarip olabiliriz. 

Bu, hayatımızın o aşamasında arzuladığımız tatmin edici bağlantıya sahip olmadığımız anlamına gelir. Bazen de tek başımıza olsak bile, kendimizi yalnız hissetmeyiz. Tam tersine, çok üretken ve huzurlu hissederiz. 

Birçok filozof bu aşamayı inziva olarak tanımlar. 

Jean-Paul Sartre ve Jean-Jacques Rousseau gibi birçok düşünür, yalnızlığın insanların kendi benliklerini keşfetmeleri, büyümeleri için gerekli olduğunu ve bu yüzden yalnız kalmaya alışmaları gerektiğini belirtir. 

Aslında, hayatımızda kesinlikle yalnız hissedeceğimiz dönemler olduğu için bu kası çalıştırmak gerekir cidden. 

Ancak entelektüel olgunluk için gerekli koşulları sağlayan toplumun kendisidir. Bu yüzden, duygusal ihtiyaçlarımızı karşılayacak sosyal bağlantıları nasıl bulacağımız konusunda uzman olmamız gerekir. 

Şehir yaşamı

Daha önce belirttiğim gibi, insanların yalnızlığı çok daha derin hissetmelerinin çağdaş nedenleri var. Bunlardan biri büyük şehir yaşamı. 19. yüzyıl Alman sosyolog ve filozof Georg Simmel, bir metropolün insanların en yalnız hissettiği yer olduğunu söyler. 

Yalnızlığın bir topluluk eksikliğini değil, yerine getirilmemiş bir topluluk idealini ima ettiğini vurgular. Bu günlerde iş için, daha fazla fırsat için yer değiştiriyoruz. 

Ailemizi ve arkadaşlarımızı geride bırakıyoruz.

Yalnızlığın fiziksel sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, bu duygu toplumsal sorunlar da yaratıyor. 

ABD Sağlık Genel Müdürü Vivek Murthy, şehir ve kırsal bölgelerde orta ve lise öğrencileriyle tanıştığını, yalnızlıklarının acısını hafifletmek için şiddete, uyuşturucuya ve çetelere yöneldiklerini söylüyor.

Çözümler

Bu yüzden yalnızlığa çözüm bulmak bir zorunluluk. Kötü haberi veren kişi olmak istemem ama yalnızlığınızın çözümü sizsiniz. Araştırmalar, yalnız insanların sıkışıp kaldığı bir kısır döngü olduğunu gösteriyor. 

Sosyal bağlantılarınızdan memnun olmadığınız için acı çekiyorsunuz. Bu, yeterli arkadaşınız olmadığı için olabilir veya yeni taşındığınız şehirde kimseyi tanımadığınız için olabilir. 

Ya da belki de sınıf arkadaşlarınıza, iş arkadaşlarınıza veya komşularınıza bağlı hissetmiyorsunuzdur. 

Bu sizi küskün, kırgın hissettirir. 

Başkalarını sizi anlamamakla suçlarsınız. 

Bunu çok iyi biliyorum, çünkü ben de böyle hissettim. Geçen yaz, hayatımda çok güçlü dostluklar olduğunu bilmeme rağmen, beni anlamadıkları için her bir arkadaşımı suçladım. Kızgındım, kırgındım. Peki bu döngüyü nasıl kırdım? Bir arkadaşımı arayıp yalnız hissettiğimi söyleyerek. O gece, bir dönüm noktasıydı. 

Tabii ki, iki saat boyunca onunla konuştuktan sonra kendimi çok daha iyi hissettim. Yalnız hissettiğimi ona söylemezsem nasıl bilebilirdi ki? Aslında, depresif ve karanlık bir yazdı, bu yüzden karanlık mağaralara sürüklendiğim her an başka bir arkadaşımı aradım.

Norveçli filozof Lars Svendsen, “Yalnızlık Felsefesi” adlı kitabında, yalnız insanların başkalarında reddedilme işaretlerini avladıklarını ve bu nedenle daha fazla reddedilme işareti bulduklarını ve bu işaretlere daha güçlü tepki verdiklerini söylüyor.

Hayatınızda telefon edebileceğiniz kimse olmadığını düşünmeyin. 

İnanın, biri var. 

Eğer kimse yoksa bile, bir yabancıyla konuşarak ilk adımı atmak sizi çok daha tatmin olmuş hissettirecektir. 

Bu ilk adımı atmamanın, bir arkadaşı aramamanın, bir yabancıyla konuşmamanın nedeni korkularımızdır. 

Destek bulamama ve ihtiyaçlarımıza karşılık alamama korkularımız yersizdir.

Norveçli filozof Lars Svendsen, yalnız insanların sosyal çevrelerini yalnız olmayan insanlardan daha tehdit edici algıladıklarını ve bu korkunun, yalnızlığı azaltabilecek asıl şeyi engellediğini söylüyor: İnsanlarla temas kurmak.

Ayrıca sosyal alanda genellikle çok fazla sıcaklık beklediğimizi vurguluyor. Belki de yalnızlık algımızı artıran özellikleri taşıyan bizizdir.

Örneğin, bağlılık beklentilerimizin çok büyük olması, yeterince güvende hissetmemek, fazla bencil olmak veya sosyal durumlarda kendimize ve başkalarına karşı çok eleştirel olmak gibi. 

“Yalnızlığınız, başkalarının bu yalnızlığı gidermesini bekleyebileceğiniz anlamına gelmez.”

The Only Murders in the Building

Bence yalnızlık için uygun çözümler sunan bir televizyon dizisi var: The Only Murders in the Building. 

Bu dizi, büyük şehirlerde yaşarken hissettiğimiz yalnızlığın harika bir analizi. 

Bu Disney dizisi, birbirlerine gerçek suç podcastlerine olan tutkularıyla bağlanan üç komşunun hikayesini anlatıyor. Steve Martin, Martin Short ve Selena Gomez, New York’taki Upper West Side’daki bir apartmanda ilginç sanatsal yaratıcılıklara sahip ilginç komşular olarak başrolde yer alıyor. 

Apartmanlarında meydana gelen cinayetleri araştırmaya başlıyorlar ve bununla ilgili bir podcast yapıyorlar. Başlangıçta, birbirleriyle konuşmak bile istemiyorlar. 

İlk sezonda, insan temasından korktuklarını gösteren inanılmaz bir sahne var. 

Bir komşu dairesinde öldüğü için bina boşaltılıyor. Kendilerini bir kafede buluyorlar, ancak birlikte oturmak istemiyorlar. Selena Gomez, onlarla tanışmak istemediği için masalarına oturmayı birçok kez reddediyor. Ancak en sevdikleri gerçek suç podcast şovlarının yeni yayınlanan bölümü onları istemeden de olsa birleştiriyor. 

Bir kafede yabancılarla oturmak için ilk adımı atma korkunuzu yenmelisiniz.

Psikiyatrist Dr. Alok Kanojia, bu anksiyeteyi yenmek için çok etkili bir yol öneriyor. 

Yalnızlığın toplumun üstesinden gelmesi gereken bir kriz olduğunu ve bireylerin üzerine bir yük olmaması gerektiğini söylüyor. 

Kanojia’ya göre, diğer insanların bağlantı kurma ihtiyaçlarını önceliklendirmelisiniz, bu yüzden kendi yalnızlığınızı yenmek gibi bencil motivasyonlarla hareket etmek yerine fedakar sonuçlara odaklanın ve birine yardım etmek için konuşun.

Araştırmalar, tanımadığınız insanlarla yapılan küçücük bir etkileşimin bile mutluluk seviyenizi artırdığını gösteriyor. 

Harvard Üniversitesi tarafından yapılan Dünyanın En Uzun Bilimsel Mutluluk Çalışması, yabancılarla tatmin edici temaslara sahip olmanın mutluluğun anahtarı olduğunu gösteriyor.

Bu yüzden, ilgiler, meraklar, yakınlık, hepsi yalnızlığı yenmek için bir yöntem.

Araştırmalar ayrıca kuşaklar arası arkadaşlıkların mutlu bir yaşam için kritik olduğunu gösteriyor; ve The Only Murders in the Building bunun harika bir örneği. 

Dizinin karakterleri, hayatlarının farklı aşamalarında oldukları için birbirlerinden çok şey öğreniyor. Ayrıca bazen sanatlarında kendilerini yararsız hissetseler bile birlikte yaratıyorlar.

Selena Gomez’in canlandırdığı karakter Mabel yeniden resim yapmaya başlıyor, Martin Short’un canlandırdığı karakter Oliver yeni bir müzikal yazıyor ve Steve Martin’in canlandırdığı karakter Charles oyunculuk becerilerini zorluyor. Bazen yalnızlıklarında ilgi alanlarını beslerken, bazen de birlikte çalışıyorlar. 

Ne kadar inkar etmeye çalışsak da birbirimize ihtiyacımız var. Topluluk olmaya ihtiyacımız var.

Hepimiz zaman zaman el ele tutuşmaya, şefkat göstermeye ve yaralarımızı iyileştirmeye ihtiyaç duyan kaybolmuş ruhlarız.