The Return filmi: Odisseia’nın aslına sadık kalmayan ve savrulan yorumu

Çok öfkeliyim bu filme karşı. Yahu insan neden bir filme öfkelenir ki diyeceksiniz, haklısınız da… Ancak insanlık tarihinin en büyük destanlarından birini alıp da pek bir şeye benzemeyen bir film ortaya çıkarırsanız sinirleniyorum ister istemez.

Homeros’un müthiş destanı Odisseia’nın son bölümünü anlatıyor film. Benim de okuduğum ve çok sevdiğim Odisseia, meşhur kahraman ve savaşçı Odysseus’un Truva savaşından sonra yıllarca denizde başına gelen maceralardan sonra hükümdar olduğu adası İthaka’ya varmasını anlatır. The Return filminde Odysseus’un İthaka’ya ulaşmasından sonra yaşananlar aktarılıyor.

Odysseus’u Ralph Fiennes, yıllarca onu bekleyen karısı Penelope’yi ise Juliette Binoche canlandırıyor. Şimdi ne Odisseia’ya ne de filme dair spoiler vermek istemediğim için iki yapıtın birbirinden ayrıştığı yerlere detaylı bir şekilde girmeyeceğim. Ancak The Return’ün başka türlü bir Odysseus yorumu olduğunu söyleyebilirim.

İşte tam da bu yüzden sinirleniyorum. Odisseia’nın insanlığın en büyük eserlerinden olmasının belli başlı sebepleri, edebiyata temel oluşturan birtakım yapısal özellikleri var. Eğer alıp da bu eseri ve kahramanını başka türlü yorumlayacaksınız bunu zekice ve aslına saygı duruşunda bulunan bir şekilde yapmanız gerekir bence.

Benim kitaptan aldığım his ve duyguların hiçbirini bu film vermeyi beceremedi bana. Bari aslına sadık kalsaydınız da sevdiğim bir hikayenin canlandırılışını izlemiş olsaydım… Ayrıca sanırım son zamanlarda izlediğim en kötü oyuncu seçimi olabilir, tabii ki başrolündeki dev isimleri söylemiyorum. Ancak yan karakterler o kadar kötü ki, Ralph Fiennes ve Juliette Binoche’in oyunculuğu bir taşra kasabasındaki tiyatro sahnesine çıkan Shakespeare oyuncuları tadında kalıyor.

Kitabı okumayanların filme bakışı nedir merak ediyorum. Ancak kurgudaki aksaklıklar, diyaloglardaki tutukluklar, Antik Yunan’a sadık kalmayan kostümler, konuşmalar ve sanat tasarımı benim filme yabancılaşmama yol açtı.