İnternet üzerinden dizi ve film izleme imkanı tanıyan Netflix çılgınlığı sonunda Türkiye pazarına giriş yaptı. Şimdiye kadar 30 ülkede hizmet veren Netflix, bundan sonra Türkiye ile beraber 130 ülkede daha olacak.
Geleneksel olarak televizyondan yayın izleme alışkanlıklarımızı değiştiren Netflix, köklü ekonomik sistemi de sarsmaya devam ediyor. Biz de Netflix öncülüğünde bugüne kadar hangi teknolojilerin hangi alışkanlıklarımızı değiştirdiğini ve beraberinde getirdikleri tartışmaları derledik.
1) İzleme alışkanlığımızı değiştiren Netflix
ABD merkezli internet üzerinden talebe bağlı televizyon yayını sağlayan Netflix, büyük kablolu televizyon şirketlerine kafa tutuyor. Bir DVD kiralama servisi olarak 1999’da kurulan Netflix, yıllar içinde milyonlarca üyeye ve kiralanan milyarlarca DVD’ye ulaştı.
Bugün Netflix’in dünya çapındaki 63 milyon üyesi, online olarak arşivindeki milyonlarca yapımı internet üzerinden izleme fırsatı buluyor. Bugün ABD’de internet trafiğinin neredeyse yüzde 30’u Netflix’e ait. Netflix Türkiye’ye girdiği ilk bir saatte ise 7 bin üyeyi kendine çekmeyi başardı.
Netflix özellikle “House of Cards” ve “Orange Is the New Black” gibi kendi yapımlarını yayınlayarak gelirini artırıyor. Şubat 2013’te yayınlanmaya başlayan House of Cards ile Netflix’in 2013 birinci çeyrekte geliri 1 milyar dolar’a ulaşmıştı. 2012 birinci çeyrekte Netflix’in geliri ise 889 milyon dolar kadardı.
Bugün Netflix’in değeri en büyük rakiplerinden biri olan kablolu yayın şirketi Time Warner’ın 50 milyar dolarlık ederine erişmiş vaziyette. Üçüncü çeyrek rakamları açıklandıktan sonra yüzde 10 düşüş görülse de Netflix hissesine yatırım yapanlar 2014’ün başından bu yana yüzde 140 kazandı. Time Warner’da ise bu rakam yüzde 20 olarak seyretti.
Diğer yandan Netflix büyük sorunlarla yüzleşmeye devam ediyor. 2020 yılında evinde kablolu televizyon olan Amerikalıların oranı yüzde 82’ye düşecek gibi görünse de Netflix hala büyük rakipleriyle başa çıkmak zorunda. Diğer yandan YouTube ve Verizon gibi internet alanında da rakipleri ortaya çıkıyor. Her ne kadar Netflix yapımlarının dünya çapında çok sayıda hayranı olsa da HBO’nun bölüm başına 6 milyon dolar harcadığı Game of Thrones gibi yapımları kısa bir süre içinde gerçekleştiremeyeceği ortada.
2) Müzik dinleme alışkanlığımızı değiştiren Spotify
Dijitalde korsan müziğin zirve noktası Napster’ın zulmünden müzisyenleri kurtaran Spotify, hayatımıza girdiği gibi müzik dinleme şeklimizi değiştirdi. 2006 yılında kurulan Spotify, online müzik dinlemeyi sağlayan bir platform. The Pirate Bay’in kurulduğı İsveç merkezli Spotify’ın asıl amacı, korsana karşı savaş açarak dinleyicileri mantıklı bir aylık ücret ödemeye ikna etmek ve müzisyenleri korsan yüzünden ortaya çıkan kayıplardan korumak. Spotify’ın akıllı telefon uygulaması ile istediğimiz şarkıları yüklemeye gerek kalmadan her yerde dinleyebilmemizi sağlıyor.
Şirketin verilerine göre Spotify 5 yıl içinde korsan müzik dinleme oranında gözle görülür bir oranda azalma kaydedilmesini sağladı. Spotify, korsandan uzaklaştırmak için ilk olarak ücretsiz üyelikle dinleyicileri kendine çekmeye çalışıyor. Araştırmalar gösteriyor ki 18-29 yaş arasındaki gençlere bedava müzik dinleme fırsatı verilirse korsan müzik dinleme oranı yüzde 55 azalıyor.
Spotify, bünyesinde ücretsiz müzik dinleyenler üzerinden reklam aracılığıyla gelir elde ediyor. Premium üyelerinden ise aylık 9.99 dolar (Türkiye’de 9.99 lira) gelir elde ediyor. Şirket edindiği gelirin yüzde 70’ini telif hakkı sahiplerine ödüyor. Spotify şimdiye kadar sanatçılara ve markalara dünya çapında 3 milyar dolardan fazla gelir sağladı.
Ancak Spotify tam da bu noktada eleştiriliyor. Thom Yorke, Taylor Swift ve Adele gibi büyük isimler, Spotify’dan hak ettikleri parayı kazanmadıkları gerekçesiyle albümlerini platformdan çekebiliyor. Spotify’ın telif haklarını dağıtma sistemi, müzisyenin dinlendiği ülke, kur farkı, dinlenme oranı ve müzisyenin telif hakkı payına dayandığı için marjinal olarak konumlanıyor.
Spotify’ın bu eleştirilere cevabı ise kullanıcı sayısının YouTube ve iTunes’a eriştiğinde sanatçıların şimdikinden 5 kat daha fazla kazanacığına yönelik. Şirket ayrıca son yaptığı açıklamasında telif haklarının dağıtılması sistemlerinin geliştirilmesi için bir birim kurduklarını ortaya koydu.
3) Haber okuma alışkanlığımızı değiştiren sosyal medya
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle beraber yaklaşık 10 yıldır haber tüketme alışkanlığımız zaten köklü bir şekilde değişmişti. 2015 yılında ise Periscope ve Snapchat’in getirdiği yeniliklerle bu değişiklik farklı bir viraja girdi.
Bir kişinin hesabı üzerinden canlı yayın yapmasını ve izleyenlerin dünyanın her yerinden bu yayına yorumlarıyla katılmasını sağlayan Periscope’un Twitter tarafından satın alınmasıyla ulaştığı kişi sayısı milyonları yakaladı. 2014’te kurulan Periscope, geçen yıl Twitter tarafından yaklaşık 500 milyon dolara satın alındı. Böylelikle rakibi Meerkat’i hızlı bir şekilde sollayan Periscope, Apple tarafından yılın uygulaması seçildi. Periscope üzerinden maç ve konser yayını yapılması ise sosyal medyanın özünde de bir sorun teşkil eden telif hakları tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Anlık fotoğraf ve video gönderim uygulaması olan Snapchat ise “Snapchat Live Stories” ile habere vatandaş gazeteciliği sosu katan bir başka platform oldu. Böylece dünyanın dört bir yanında ses getiren olaylar, Snapchat’e yüklenen birkaç saniyelik videolarla herkesin ulaşımına açıldı. Snapchat Live Stories geçen yaz 24 saat içinde 20 milyon kişiye ulaşmayı başardı.
Kullanıcı sayısını bir türlü artıramayan ve yatırımcısını tatmin edemeyen Twitter, Moments ile anlık haber aktarımında en çok takip edilen haberler üzerinden etki yaratmayı amaçlıyor. Facebook ise yeni uygulaması Notify ile en az 70 medya kuruluşunun haberlerini bildirimlerle 1 milyar kullanıcısına açmayı hedefliyor. iOS 9 ile gelen Apple News de aynı şekilde 70 medya kuruluşunun haberlerini kullanıcılarına ulaştırarak tek kaynak olmayı hedefliyor. Ancak bu görece köklü kurumların haber için özgün bir içerik sunmayı nasıl başaracağı henüz bilinmiyor.
4) Ulaşım alışkanlıklarımızı değiştiren Uber ve BlaBlaCar
50 milyar dolarlık piyasa değerine en hızlı ulaşan teknoloji şirketi olan Uber, bütün dünyada ses getirmeye devam ediyor. Akıllı telefonlarda bulunan bir uygulamayla ulaşımı kolaylaştırmayı ve şehirdeki bütün ulaşım seçeneklerini bir arada toplamayı hedefleyen Uber, dünyanın dört bir yanında en çok tartışılan teknoloji şirketlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Uber’in hayatımıza hızlı girişi ile ulaşım alışkanlıklarımızı değiştirdiği o kadar aşikar ki yasalar bu yeni teknolojinin getirdiği yeniliklere uyum sağlayamadığı için regülasyonda sıkıntılar yaşanıyor. Uber’le ilgili eski tartışmaların göbeğinde ABD ve Hindistan gibi çeşitli ülkelerde yolcuların sürücüler tarafından tecavüze uğramasıyla ilgili haberler yer alıyordu. Ancak bu gelişmelere rağmen Uber, güven telkin etmeyi başararak üye sayısını artırmayı becerdi.
Uber’in dinamik fiyat ücretlendirmesi de kimi zaman çokça eleştirildi. En son New York’ta yılbaşı gecesi fazla gelen talebin üzerine fiyatlarında artış yaşanan Uber, özellikle 15 Aralık 2014’te Avustralya’nın başkenti Sidney’de yaşanan rehine krizinin ardından fiyatlarının artması yüzünden eleştiri oklarının hedefine oturtulmuştu. Ancak Uber Sidney’de özür dileyerek bu uygulamayı anında geri aldı.
Sıradan vatandaşların arabalarını Uber’in hizmetine açmasını sağlayan UberPop uygulaması ise Avrupa’da en çok tartışılan özelliği oldu. İspanya’dan Hollanda’ya taksi şoförleri Uber’in yarattığını iddia ettikleri haksız rekabeti, alevli gösteriler düzenleyerek protesto ettti. Bu durum UberPop’un bazı Avrupa ülkelerinde yasaklanmasına yol açtı.
Fransa merkezli yolculuk paylaşım platformu BlaBlaCar ise şehirler arası belirli bir güzergahta gidecek yolcuların ve sürücülerin bir araya gelmesini sağlıyor. Böylece yolculuğun masraflarını birden fazla kişi paylaştığı için ekonomik bir seyahat gerçekleştiriliyor. Dünyada paylaşım ekonomisinin en başarılı örneklerinden biri olarak tanımlanan BlaBlaCar ile Uber, dünyanın dört bir yanına açtıkları faaliyetleriyle ulaşım kalıplarımızı daha çok zorlayacağa benziyor.