16.10.2013’te Milliyet’te yayınlanan yazım…
Taksim’de bir hanın merdivenlerini yukarı doğru arşınlarken sizi böyle bir yerin beklediğini tahmin etmiyorsunuz. Hâlbuki İstiklal Caddesi’nin üzerinde, önünden her gün geçtiğiniz pasajların birinde, Ege’nin iki yakasını bir araya getiren şarkılar eşliğinde eğleniyor insanlar… Hem tam da bu topraklardan olan ritimler hem de bir nebze uzak ezgiler, Yunanca ve Türkçe şarkı sözlerinin yamacında eğlendiriyor mekâna gelenleri. Köhne merdivenlerini tırmanırken aklınızdan geçmediği halde bir bakmışsınız Beyoğlu’nun tempolu gece hayatının eskitemediği tahta bir zemin üzerinde dans ediyorsunuz. Bir yandan da bu kadar çok sayıda kişinin nasıl Yunanca şarkılara eşlik ettiğine hayret ediyorsunuz.
Perazin adlı meyhanede sahne alan Tatavla Keyfi size tüm bu coşkuyu yaşatan grup… Tatavla Keyfi, rembetiko adlı müziği İstanbul’da icra eden nadir gruplardan. Tatavla Keyfi’nde buzuki ve bağlamaki (bağlamanın küçüğü) çalan Fivos Nomikos’a soruyoruz “Nedir rembetiko?” diye… “Rembetiko önce bir müzik tarzıdır” diyor Fivos: “Ama en önemlisi de bir hayat kültürü. Şehirde yaşayanların, proletaryanın müziği. Şehirlerin müziği; İstanbul’un, İzmir’in, Atina’nın, Selanik’in, Patras’ın… 20. yüzyılın başında oluştu. Ancak geleneksel bir müzik tarzı değil bu. Batı’dan gelen müziğin bu topraklarda, ancak metropollerde yoğrulmasıyla meydana geldi.”
Uçların müziği
Rembetikonun uçlarda yaşayanların, hapistekilerin, uyuşturucu kullananların müziği olarak başladığını aktaran Fivos, geleneksel Yunan müziğinden rembetikoyu ayıran unsurlara Anadolu ritimleri, Antik Yunan, Bizans, Osmanlı, Arap makamları ve Batı armonilerini harmanlayan karışık yapısını gösteriyor. Rembetiko sadece Yunanların da müziği değil, Türkçe, Ermenice, İbranice sözleri de var. Bütün bu kültürlerin ortak şarkı ve melodilerini bulunduruyor. Zeybek, kasap havası, çiftetelli gibi ritimleri içeren rembetikonun sözlerinde aşk, hastalık, uyuşturucu, ölüm, hapis, dönemin bütün sorunları yer alıyor.
Fivos, 1936 yılında Yunan General Ioannis Metaxas tarafından kurulan otoriter rejim sırasında rembetikonun tamamen yasaklanmasa da, bazı şarkı sözlerine sansür uygulandığını ve sıkı bir denetimden geçtiğini aktarıyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir sürecin başladığını belirten Yunan müzisyen, rembetikonun halka yayıldığını, popüler bir müzik türü haline geldiğini ve şık mekânlarda çalınmaya başladığını vurguluyor. 1950’lerden sonra ortadan kaybolan ve daha çok “arabesk” bir tarza dönüşen rembetiko, 1970’lerde genç müzisyenlerin araştırmalarıyla canlanma yaşıyor.
Bugün ise dünyanın dört bir yanında bu müziği tekrar yorumlayan ve yeniden üreten çok sayıda grup var. Fivos, ABD, Türkiye, Hollanda, İsveç ve Fransa‘da rembetikoyu çalan müzisyenlerin olduğunu, rembetikonun önemli ölçüde hayranlara sahip olduğunu belirtiyor. Eğer rembetikoya Perazin’e gitmeden de olsa aşina olmak isterseniz 1984 yılında Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı’yı kazanan, Costas Ferris’in yönettiği “Rembetiko” adlı filmi izleyebilirsiniz. Rembetiko sanatçısı Marika Ninou’nun yaşamından esinlenen film, rembetikonun farklı dönemlerini dramatik ve etkileyici bir hikaye eşliğinde sunuyor izleyenlerine…
Yunanistan’dan gelen
çok sayıda kişi var
Tatavla Keyfi’ni ilk dinlediğimde bu kadar çok kişinin Yunanca şarkılara eşlik etmesine şaşırmıştım. Meyhanenin işletmecisi Kenan Şahin’e bunun nedenini sorduğumda Yunanistan’dan çok sayıda kişinin sırf bu müziği dinlemeye Perazin’e geldiğini anlattı. Ailesi Türkiye’den göçenlerin yanı sıra Yunan turistlerin de burayı tercih etmesinin sebepleri arasında İstanbul’un Yunanlar için ayrı bir öneme sahip olması var. Şahin, “Burası onların mekânı, onların evi. Burada kendi yemeklerini yiyor, kendi müziklerini dinliyorlar. Gelenlerin çoğunun gözleri doluyor” açıklamasında bulunuyor.