10.05.2016’da Business HT’de yayınlanan yazım…
Türkiye’nin AB üyeliğine resmen aday olarak kabul edilmesinin üzerinden geçen 17 yılın ardından en önemli gelişmelerden biri geçen hafta yaşandı. Avrupa Komisyonu, 18 Mart’ta Türkiye ile AB arasında varılan mülteci anlaşması kapsamında Türkiye’ye vizelerin kaldırılması için tavsiye kararı verdiğini açıkladı.
Her ne kadar bu kararla vize serbestisi yolunda yüreklere su serpilse de Türkiye cephesinde yaşanan gelişmeler anlaşmayı zora sokuyor. Yaşanan son gelişmelerle sadece vize serbestisi değil AB üyeliği de başka bahara kalmış olabilir.
AB üyeliğinde atılan adımları olumlu karşılayan uzmanlar, yaz tatili planlarını Avrupa’ya çeviren yerli turistler ve AB ile ticaret yapan iş dünyasının yanı sıra anlaşmanın raydan çıkmasına olumsuz tepki verenlerden biri de belirsizliği sevmeyen piyasalar…
Vize serbestisi görüşmelerini olumlu fiyatlayan piyasalar, anlaşmanın mimarlarından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevinden ayrılacak olmasına ilk tepkisini verdi. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB ile ilgili “Biz yolumuza, sen yoluna” açıklaması, anlaşmanın geleceğiyle ilgili belirsizlik yaratan ikinci önemli unsur oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’ye tepki göstermesinin nedeni ise vize serbestisi anlaşmasının devreye girmesi için Avrupa Komisyonu’nun hayata geçirilmesini talep ettiği beş kriter arasında “terörizm ile ilgili yasama ve uygulamaların gözden geçirilmesinin” yer alması. IŞİD ve PKK’ya karşı ikili bir terörizm mücadelesi veren Türkiye ile AB arasındaki terör anlayışı arasındaki farkı Erdoğan, “Siz Avrupa Parlamentosu yanında çadır kuran teröristlere müsaade ediyorsunuz. Bu zihniyeti neden değiştirmiyorsunuz? Teröristlere çadır kurduracaksın, bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin, bize de vize için terör yasasını değiştirin diyeceksin” sözleriyle ortaya koydu.
Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ülgen, bu noktada vize serbestisi anlaşmasının “ciddi tehlike” altında olduğunu dile getiriyor. Komisyon’un Türkiye’nin terörle mücadele yasasının Avrupa normları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun hale getirilmesini talep ettiğini hatırlatan Ülgen, Avrupa Parlamentosu’nun da bu kriterler yerine getirilmeden anlaşmayı ele almayacağını açıkladığını belirtiyor.
Devreye girmesi için Avrupa Parlamentosu’nun onayına ihtiyaç duyulan anlaşmayla ilgili Ülgen, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla iş blokaja girmiş durumda. Şimdi olasılıklar nedir derseniz, Avrupa tarafındaki komplikasyon kendi pozisyonunu deklare etmesinden kaynaklanıyor. Diplomatik müzakere sona erdi. Avrupa Parlamentosu’nun duruşunu ortaya koymasıyla eğer bir tutum değişecekse birden fazla kurumsal aktör devreye girmeli. İki taraf da ne kadar esneklik gösterir diye birbirini yokluyor. Ankara’da terörün tanımının değişmesi anlamında bir tutum değişikliği görülmüyor çünkü PKK ile mücadele ederken milliyetçi kanadı kaybetmek istemiyor” açıklamasında bulunuyor.
Ankara cephesinden gelen son açıklamalar kapsamında Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tanju Bilgiç, AB vize serbestisi için gereken politikaları Erdoğan’ın son sözleri dahilinde geliştireceklerini aktardı. Avrupa Komsiyonu sözcüsü Alexander Winterstein ise “Türkiye hükümetinin sözünü aldık ve Türkiye hükümetiyle çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. Almanya ise Türkiye’nin anlaşmaya uymasını beklediklerini belirtti.
Peki piyasalar anlaşmanın bundan sonra alacağı virajlar ile ilgili nasıl bir fiyatlama öngörüyor?
Societe Generale analisti Roxana Hula, konunun “fazla siyasileşmiş” olduğunu ortaya koyuyor. Anlaşmayı “Rusya gerginliğini ve anti-demokratik gidişatı bastırması” adına Türkiye için olumlu bir faktör olarak gördüklerini aktaran Hula, “Anlaşmanın her iki tarafa da sağlayacağı yararlar göz önünde bulundurulursa AB’nin Türkiye’nin geri vites yapmaması için fazlasıyla çaba ve iyi niyet ortaya koyduğunu görebiliriz. Şimdiden yeni başbakanının sorumluluğu üstlenip üstlenmeyeceğini söylemek zor, ancak Cumhurbaşkanı’nın son açıklamalarına bakacak olursak Davutoğlu’nun halefinin Cumhurbaşkanı’yla aynı çizgide olacağı spekülasyonu yapılabilir” yorumunda bulunuyor.
Nomura Stratejisti Timothy Ash ise yayınladığı notunda Türkiye’nin 2010 yılında “ayrıcalıklı ortaklık” kavramıyla AB üyelik müzakerelerinden soğuduğunu hatırlatarak Erdoğan’ın çizgisinin o zamandan beri çok da değişmediğini belirtiyor. “Erdoğan’ın danışmanı Bulut göçmen anlaşmasının hiçbir zaman işe yarayacağını düşünmediğini söyleyerek bilinçli bir yorumda bulundu. Erdoğan’dan bize kalan AB’nin üyelikle ilgili içten olmasının eksikliğiyle ilgili realizmi, ancak iç politikada ne zaman uyarsa bu konuyu kullanma isteği” diyen Nomura, AB’nin ve Erdoğan’ın AB üyeliğini kendi faydaları lehine kullandığını ama kimsenin yolu tam olarak almak istemediğini dile getiriyor.
Nomura, üyelik görüşmeleriyle ilgili “Davutoğlu bu yolu almaya çalıştı ancak iskeleden atıldı. AB genişlemesi huzur içinde yatsın, halbuki reform ve ilerlemeyi öne sürerek Avrupa kıtasına barış ve güvenlik getirmesi açısından başarılıydı” yorumunda bulunuyor.