OSMANLI ARŞİVLERİ’NDE SU SIZINTISI

14.12.2014’te Milliyet’te yayınlanan haberim…

Liselerde Osmanlıca’nın zorunlu ders olması tartışmalarıyla gözler Kağıthane’deki yeni binasına taşınan Osmanlı Arşivleri’ne çevrildi. Geçtiğimiz yıl arşivlerin Sultanahmet’teki tarihi binasından Kağıthane’ye inşa edilen binaya taşınması ve eski arşiv binasının otel olması büyük ses getirmişti. TOKİ tarafından Kağıthane’deki binanın dere yatağı ve deprem bölgesi olarak bilinen bir alana inşa edilmesi, insanlık tarihinin büyük önem taşıyan belgelerinin durumuna dair soru işaretleri oluşturmuştu. Milliyet’in ulaştığı kaynaklar ve fotoğraflar ise arşiv binasında yaşanan sorunları gözler önüne seriyor.

Arşivde çektiğim fotoğraf, şıkır şıkır su sesi vardı (2)

Tarihçilerin araştırma yaptıkları ve arşiv belgelerine ulaştıkları odanın bulunduğu katta, tesisat ve altyapı sorunları nedeniyle tavan su akıtıyor; akan suya kovalarla müdahale ediliyor. Bu durum Türk Standardları Enstitüsü’nün “arşiv mekanlarının düzenlenmesi” kurallarında yer alan çatının su akıtmaması maddesine aykırı bir durum teşkil ediyor. Özellikle yoğun yağışın olduğu günlerde, arşiv binasında su baskınları meydana geliyor. Osmanlı Devleti’ne ait belgelerin bulunduğu deponun, binanın giriş katının üç kat aşağısında yer alması ise arşivlere dair kaygıların yoğunlaşmasına neden oluyor.

Islak belgeler
Araştırmacılara ait fotoğraflarda, mayıs ayındaki yağmurlardan ötürü arşiv binasının etkilendiğini görmek mümkün. Mayıs ayının sonlarında birkaç belgenin bizzat kendisine ıslak teslim edildiğini aktaran bir araştırmacı, belgelerin küf koktuğunu sözlerine ekledi. 19 Temmuz’da yağan yağmurda ise binanın giriş katına su dolduğu görülüyor. Arşiv depolarıyla aynı hizada bulunan katlarda çekilen fotoğraflar, duvarlarda rutubetin arttığını, bu yüzden duvarların sürekli boyandığını gösteriyor.

Mayıs ayında bol yağışlı bir gün arşivin giriş katını su basması.

19 Temmuz’da yağan yağmurun ardından arşivlerden alınan belgelerin bazılarının ıslağa yakın derecede nemli olması ve bu belgelerdeki mürekkeplerin silinmeye yüz tutması, arşivlerin rutubet ve yağmurdan etkilendiğine dair iddiaları güçlendiriyor.

29 Eylül'de kafetaryanın alt katlarından çekilen fotolar. Bu duvarlar arşiv duvarlarının paralel hizzasına düşüyor. Sürekli boyanıyor (1)

Belgeler geç geliyor
Araştırmacıların şikayetçi olduğu bir başka konu ise belgeleri geç almaları. Belgeleri sabah 10:00’a kadar talep ettiğinizde, aynı gün 15:00’te alabiliyorsunuz. Belgeleri 15:45’e kadar kopyalama imkanınız var. Belgeleri fotoğraf makinenizle çekmediğiniz takdirde, belge üzerinde çalışmak için ertesi günü beklemek zorundasınız. Gün içinde alabileceğiniz belgelerin sayısı ise 35 ile sınırlı.

İngiltere’de bir arşiv belgesinin gelmesinin sadece yarım saat sürdüğünü ve belge sayısının sınırlanmadığını söyleyen araştırmacılar, özellikle şehir dışından gelenler için Osmanlı Arşivleri’ndeki uygulamanın araştırma süresini uzattığını vurguluyor. Belgelerin hepsinin henüz dijital ortama aktarılmamış olması ise bazı belgelerin bir yıl boyunca tamirde kalmasına ve ulaşılamamasına neden oluyor.

Sultanahmet’teki eski arşiv binasında depoların araştırma odasından farklı binada olması, belgelerin geç gelmesine gerekçe gösterilirken yeni yerleşkede depolar araştırma odasıyla aynı binada. Tuvaletlerin araştırma odasından iki kat aşağıda olması, elektriklerin çok sık kesilmesi, ulaşımın zor olması, asansörlerin sürekli bozulması ise araştırmacıların yaşadığı diğer sorunlar.

Belediye: Yansıyan sorun yok
Arşivler taşınmadan önce projeyle ilgili çalışan Kağıthane Belediyesi sorularımıza, “Kağıthane’de bulunan Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir kurumdur. Dolayısıyla sorduğunuz sorularla ilgili en doğru ve en sağlıklı cevapları ilgili Daire Başkanlığı’ndan alabileceğinizi düşünüyoruz. Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı ile olan temaslarımızda bize yansıyan herhangi bir sorun bulunmamaktadır” yanıtını verdi. Sorularımızı ilettiğimiz Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı ve konuyla ilgili bir komisyon oluşturan Mimarlar Odası ise bu haberin hazırlandığı sırada bize dönüş yapmadı.

“Nem yüzde 35-55
arasında olmalı”
Yurtdışında arşivlerin bulunduğu binalarda iklim kontrolünün nasıl olması gerektiğine dair kapsamlı bilimsel çalışmalar yürütülüyor. ABD’nin ulusal arşivinin bulunduğu binanın mühendislik faaliyetlerinden sorumlu Landmark şirketinin başkanı Ernest Conrad, kaleme aldığı makalede arşivin kurulduğu binanın özelliklerine göre iklim kontrolü yöntemlerine karar vermek gerektiğini aktarıyor.

Arşivlere deposunda yer veren binaların gelişmiş havalandırma, ısıtma ve iklimlendirme sistemleri edinmesinin önemini özellikle vurgulayan Conrad, bu sistemlerin yıl içinde mevsimsel değişikliklere göre ayarlanması gerektiğini söylüyor.

Gelişmiş ve doğru bir şekilde çalışan iklim kontrol kapasitesine sahip cihazların kurulduğu bu binalarda sıcaklığın yazın 24, kışın ise 21 derecede sabitlenebileceğini; nemlilik oranının ise yüzde 35 ile yüzde 55 arasında tutulmasının gerekli olduğunu aktarıyor. Osmanlı Arşivleri’nin bulunduğu depoda ise nemi kontrol altında tutması gereken cihazların bunu başaramadığı ve yüksek elektrik faturalarına rağmen nemin düşürülemediği iddialar arasında.

“Kağıthane arazisi
kaygan bir zeminde”
Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Araştırma Enstitüsü Kurucu Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Semih Tezcan, arşiv binasının deprem bölgesinde olmasının büyük risk taşıdığını vurguladı. Tezcan, Kağıthane’de çatlak barındırmayan bir binayı bulmanın zor olduğunu söyleyerek bu bölgedeki arazinin sürekli Haliç’e doğru kaydığını sözlerine ekledi.

Bina içinden çekilen fotoğrafları yorumlayan Tezcan, “Osmanlı Arşivleri, bu kıymetli hazinemiz, temelleri ve duvarları çatlak, her tarafı rutubetten ve su sızıntılarından harap olmuş bir vaziyette, İstanbul’un en yüksek deprem riski bulunan bir bölgesinde ve çatlaklardan geçilmeyen çürük bir binanın içinde bulunmaktadır. Tarihi ve milli büyük bir suç işlenmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

“Değerli eleman
sayısı azaldı”
Ünlü tarihçi Erhan Afyoncu, Osmanlı Arşivleri’nin bir an önce eskisi gibi kaliteli eleman yetiştirmeye devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi, son derece kaliteli elemanlar yetiştiren bir kurum. Bu elemanlar ayrıldı; üniversitelerin tarih, edebiyat ve ilahiyat fakültelerinde hoca oldu. Bu da arşivde insan sayısının azalmasına sebebiyet verdi. Bana göre şu an arşivin en önemli meselesi personel azlığı. Personel eskisine göre çok daha düşük maaş alıyor. Geçtiğimiz yıllarda arkadaşlara kadro verilirken maaşları düşürüldü, bu da personel mutsuzluğuna neden oldu” dedi.

1 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir