“GOOGLE’I ZOR GÜNLER BEKLİYOR”

 26/02/2013 Milliyet gazetesinde yer alan yazımdan…

Google, Facebook ve Twitter gibi uluslararası teknoloji şirketlerinin ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda önemlerinin güç geçtikçe artması ülkeler ile bu şirketler arasında hukuksal birtakım sorunların doğmasına sebep oluyor. Bilişim teknoloji hukuku uzmanı Avukat Gökhan Ahi ile bu şirketleri önümüzdeki günlerde bekleyen uluslararası hukuk sorunlarını görüştük.

Google’ın Fransa basını için 60 milyon euroluk fon yaratma kararına bakarsak, Google’a yöneltilen telif hakları ile ilgili talepler nedir?

Fransız, Belçikalı ve Alman yayıncılar ve gazeteler, arama motorundaki sonuç sayfalarında kendi başlıkları sıralandığı için Google’dan telif ücreti talep ediyorlar. Bu konuda enteresan bir iddiaları da var: Eğer ürettikleri içerik olmasaydı Google’ın bunu sonuç sayfasına getiremeyeceği, dolayısıyla reklam alamayacağını ileri sürüyorlar. Ayrıca birçok ülke Google’ı vergi konusundan dolayı da sıkıştırıyor. Görünen o ki, özellikle Avrupa ülkelerinde Google’ı zor günler bekliyor, zira Google’a yönelen vergi ve telif talepleri diğer ülkelere de sıçrayacak. Google emsal olmasını istemediği için herkesin birden işine yarayacak bir çözüm geliştirdi. Bu çözüme göre, telif ücreti ödememek için elde ettiği reklam gelirlerini yayıncılarla paylaşmayı, vergiden kaçınmak için de geliştirme fonuna katkı adı altında ciddi bir miktar para ödemeyi kabul etti. Biliyorsunuz Türkiye, Google’ı 71 milyon TL’lik bir vergi cezasına mahkûm etti, konu halen Danıştay’da görüşülüyor.

Ülkelerin Google ile vergi düzenlemeleri konusundaki en büyük sorunları neler?

Global hizmet veren dev internet markaları birçok ülkede vergi tartışmasına konu oldu. Google, bazı ülkelerde yerel seviyedeki kazançlarından dolayı vergi ödemeye başladı. Global internet markaları, vergi avantajı olan İrlanda ve benzeri ülkelerden operasyonlarını yönetip bu ülkelerde daha düşük oranda vergi ödüyordu. Sorun verginin internet şirketinin merkezinin bulunduğu ülkede mi ödeneceği, yoksa hangi ülkede kazanç elde edilmişse o ülkede mi ödeneceği noktasında toplandı. Türkiye’nin de içinde bulunduğu çoğu ülkeye göre, kazancın elde edildiği ülkeye vergi verilmesi gerekiyor. Bu sorunun çözümü aynı zamanda çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik uluslararası anlaşmaların da gözden geçirilmesini gerektiriyor.

Google, Facebook ve Twitter gibi dijital platformların gizlilik konusunda hangi açılardan eksikleri var?

Aslında bu tür platformlar zorla değil rızayla kişisel verileri topluyorlar. Ancak, kimse bu toplanan verilerin ne şekilde kullanılacağından ve ne kadar süreyle tutulacağından emin olamıyor. Her ne kadar bu tür platformlar ellerinde bulunan kişisel verileri, mahkeme kararları hariç kimseyle, hatta ABD istihbaratı ile bile paylaşmayacaklarını taahhüt etseler de, mahremiyetin sağlanacağı konusunda açık bir güvence vermekten uzaklar. Herhangi bir güvenlik açığı ile bu verilere kötü niyetli birilerinin ulaşması mümkün olduğu gibi, devasa boyuttaki verilere erişim yetkilerinin kimlerde olduğu da net olarak bilinemiyor. Ayrıca bu tip platformlarda, kullanıcının tüm verilerinin kullanıldığı hedefli reklamcılık veya davranışsal reklamcılık gibi yeni nesil reklam teknikleri ile ilgili kullanıcıların yeterince bilgilendirilmemesi ve açık rızalarının alınmaması gibi etik dışı uygulamalar da insanları mahremiyet açısından fazlasıyla rahatsız ediyor.

Google kullanıcıların hangi bilgilerini kullanma hakkına sahip ve kullanıcıların bu durum karşısında ellerinde hukuksal kozları var mı?

Google’ın elinde arama motoru, reklam, web sitesi verileri ve istatistikleriyle beraber, isim, telefon, adres, lokasyon gibi kişisel bilgiler ile kullanıcı davranışları ve alışkanlıklarına ilişkin verilerin olduğunu, hatta bu verilerin profillemeye uygun bir şekilde işlendiğini net olarak biliyoruz. Google’a göre bu veriler, sözleşmelerinde belirttikleri kullanım hakkına ve kullanıcıdan aldıkları rızaya dayanarak toplandığı için sorun yok. Ancak Google, hem merkezinin bulunduğu ABD’nin federal yasalarına uymak, hem Federal Ticaret Komisyonu (FTC) gibi kamusal otoritelerin denetimine açık olmak zorunda. Dolayısıyla elindeki verileri mahremiyeti ihlal etmeden anonimleştirerek kullanmak zorunda kalıyor, böylece sınırsız bir kullanım hakkına sahip olamıyor.  Bu durum bir güvence gibi gözükse de, henüz kimse bu verilere ABD gizli servisi tarafından ulaşılıp ulaşılamadığı konusunda ikna edici bir cevaba ulaşamadı. Avrupa’daki birçok resmi kurumun, özel şirketlerin ve bireylerin esas endişesi de gizli servislerin bu verilere ulaşma yetkisiyle ilişkili.

Avrupa Komisyonu’nun veri koruma ve gizlilik standartları üzerinde çalıştığı yasa taslağı neleri içeriyor?

Esas amaç, verinin kullanıcının rızası ve bilgisi dâhilinde toplanması, amaca uygun tutulması, veri kurumlarının şeffaflığı ve hesap verebilirliğinin artması, verinin korunması için fiziki ve dijital güvenlik önlemlerinin alınması olarak özetlenebilir. Dolayısıyla bu ilkelere uymayan veya bu ilkelere yeterince özen göstermeyen şirketlere yaptırım olarak para cezası verilmesini de içeriyor. Bu taslağın en önemli getirilerinden biri, kullanıcının verilerine müdahale olanağına kavuşması olacak.

Hükümetlerin kullanıcılara dair bilgi istemesi halinde bu şirketlerin tutumu nasıl oluyor?

İnternet şirketleri, öncelikle kuruldukları ülkenin hukuki rejimine ve yasalarına tabidirler.  ABD’de kurulmuş internet şirketleri Amerikan Anayasası’nda düzenlenmiş özgürlükleri sonuna kadar kullanmaktan, gerektiğinde ABD hükümetine ve resmi kurumlara karşı koymaktan çekinmiyorlar. Bunun sebebi özgürlükleri korumak olduğu kadar ticari kaygıyla kullanıcılarına güvenilir ve özgür bir platform olduklarını gösterebilmek. Şirketler her çeyrekte veya yarıyılda şeffaflık raporları yayınlayıp hangi taleplerin cevaplandığını ve reddedildiğini açık olarak yazıyorlar. Amerikan mahkemelerinden alınan kararlara genelde cevap verildiğini görüyoruz. Konu ırkçılık ve çocuk pornografisi olunca internet şirketleri cömertler. Terörle mücadele alanında neler oluyor bilmek ise imkânsı. Bu söylediklerimiz, gizli servislerle bilgi paylaşıldığı ve dijital gözetim yapıldığı iddialarını çürütmüyor.

Bulut teknolojisi kullanıcı bilgilerine erişilebilirlik açısından güvenli midir?

Bulut teknolojisinde lider olan firmaların sunucuları ya ABD sınırları içinde olduğundan ya da başka bir ülkede olsa bile firma merkezinin ABD’de olmasından dolayı veriler Washington’un izlemesine açık hale gelebilir. Avrupa Parlamentosu, AB üyesi ülkelerin şirket ve vatandaşlarının verilerinin güvenlik nedeniyle Avrupa kriterlerine uygun yerlerde olmasını tavsiye ediyor. Şirketler için ticari sırların, bireyler için kişisel verilerin gittikçe daha önemli hale gelmesi bulut bilişim hakkındaki endişeleri derinleştiriyor. Bulut bilişimin şu aşamada güvenli veya güvensiz olduğunu söylemek güç. Çünkü bulut bilişimde önemli olan bu servisi sunan firma. Bu firma ne kadar güvenilirse bulut bilişim de o kadar güvenilir olabilir.

Hükümetlerin sansür taleplerine direnmek konusunda bu şirketlerin elinde hangi hukuksal kozlar var?

Hükümetlerin sansür taleplerine direnmek konusunda şirketlerin elindeki en büyük koz, Anayasa’da tanımlı temel hak ve özgürlükler ile bu hakları düzenleyen yasalar. Irkçılık ve çocuk pornografisi konularında pek sorun yok. İnternet şirketleri bu konudaki talepleri anında karşılıyor. Ama bu iki konu dışında, her ülkede farklı anlaşılan ve farklı uygulanan “ifade özgürlüğü ve bunun sınırları” konusu sansür endişelerini körüklüyor. Bu tür şirketlere tüm dünyadan içerik kaldırma ve yasaklama talepleri geliyor ancak uygulamada ifade özgürlüğü kavramı ABD yasalarında daha geniş tanım bulduğu için birçok talep reddediliyor. Türkiye’deki internet şirketleri ise bu kadar net tavır takınamıyor, bırakın yazılı bir talebi ya da mahkeme kararını, sadece bir telefonla dahi içerik kaldırabiliyorlar. Türkiye’de genel bir sansür var demek haksızlık olur, otosansür bu işlevi fazlasıyla yerine getiriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir