Disclaimer: Bir sırrın peşinde heyecanlandıran ancak tempoda tökezleyen bir gerilim

Yeşiller içindeki bir yamacın kıyısından, batmakta olan güneşe doğru çok güzel bir manzaraya baktığınızı hayal edin. Sarının pembeye karıştığı bir gün batımı bu, içinize sokmak isteyeceğiniz cinsten bir görüntü. Yürüyüşünüze devam etmek, bu manzaranın tadını daha çok çıkarmak istiyorsunuz. Ancak içinizde bir huzursuzluk var. Bir şeyler yolunda değil. Hisleriniz size devam ettiğinizde iyi olmayan şeylerle karşılaşacağınızı söylüyor, tam da bu yüzden merak içinde kaldığınız yerden tekrar yürümeye başlıyorsunuz.

Apple’ın yeni dizisi Disclaimer tam olarak böyle bir his yarattı bende. Londra’da çok şık ve güzel bir ev, müthiş bir kariyeri olan belgeselci Catherine Ravenscroft (Cate Blanchett), kendisine tapan bir eş (Sacha Baron Cohen). Ancak Catherine’in geçmişindeki bir sır, gün yüzüne çıkmaya hazırlanıyor. Bu kusursuz tabloyu neyin bozacağını içinizde bir huzursuzlukla merak etmeye başlıyorsunuz.

İşte birkaç bölümü o yüzden yutarcasına izlemeye başlıyorsunuz. Filmin yaratıcısı ve yönetmeni Alfonso Cuarón. Başarılı oyuncuların yanı sıra Cuarón’un hikaye anlatıcılığına da güveniyorsunuz. Roma ve Y tu mamá también gibi filmlerin Meksikalı yönetmeni Cuarón, güzelliklerin içindeki tekinsizlikleri, tekinsizliklerin içindeki cinsel çekimi vermekte usta bir isim. O yüzden dizinin renkleri de, güzelim manzaralarına rağmen artan gerilimi de daha çok çekiyor içine sizi.

Bir de sık sık Catherine’in genç bir anneyken yaptığı İtalya tatiline uzandığımız için Akdeniz’in yaz coşkusuna ve sıcağın kucakladığı arzulara yelken açıyoruz, bu de seyir zevkimizi perçinliyor. Ancak İtalya’nın sevimli çekiciliği bir acı da barındırıyor. Catherine’in bu tatili sırasında 19 yaşında İngiliz bir genç olan Jonathan hayatını kaybetmiş, bundan ötürü acı çeken bir anne ve bir babanın da var. O yüzden bu çelişkinin, bu kişileri bir araya getiren sırrın ne olduğunu artan bir merakla izliyorsunuz.

Jonathan’ı kaybeden anne ve babayı oynayan isimler de çok büyük oyuncular. Kevin Kline ve Lesley Manville. Onların gerçekliği çok daha farklı. Catherine’inki gibi lüks içinde ve rahat bir hayatları yok. Bu sosyoekonomik eşitsizliğin dinamiklerini de Cuarón’un çok iyi anlatabileceğini düşünüyorsunuz.

Ancak ilk birkaç bölüm geçtikten sonra, meselenin nereye bağlanacağını anladıktan, daha doğrusu sezdikten sonra, finale ulaşana kadar aradaki birkaç bölüm neden var sorgulamaya başlıyorsunuz. 

Disclaimer, gerçeğin göründüğü kadar basit olmadığını vurgulayan, doğrunun farklı kırılmaları, yaşananların bambaşka bir açısı olabileceğini yüzünüze çarparak anlatan bir yapım. Bir kitaptan uyarlama. Kitapların, film yerine dizi olarak uyarlanmasını çok daha başarılı buluyorum genelde. Çünkü bir kitabın karakterlerini açmak ve anlatmak için kullandığı yüzlerce sayfa, bir dizide daha çok yer bulabiliyor kendine.

Fakat Disclaimer’ın buna ihtiyacı var mıydı emin değilim. Karakterlerin kimilerine daha derinden bakma olanağı yakalasak da, hayatlarının sadece bir kesitinde oldukları hallerini görüyoruz daha çok. Yedi saate yayılan bu anlatım, seyirciler olarak sırrın ne olduğunu artık kestirdikten sonradizinin aleyhine çalışıyor. O yüzden Disclaimer’da bence bir ritim sorunu var.

Bir  yandan da Catherine’in belgeselci olmasına ithafla dizideki karakterleri bir belgesel anlatımı içindeymiş gibi izlemek farklı bir deneyim çıkarıyor ortaya. Dizinin tam ortasında bir kitap var. Olayları bir kişinin açısından anlatan, kurgunun gerçeğe karıştığı, ama okuyanın hemen gerçek olarak kabul ettiği bir kitap. Dizi de adını buradan alıyor, hani denir ya dizi, film ya da kitapların başında, bu eserde anlatılanların gerçek kişilerle bir ilgisi yoktur diye. İşte bu uyarı “disclaimer”, dizinin ismi de buradan geliyor.

Peki bu uyarı kurtarır mı o yapımı gerçeği çarpıtma sorumluluğunu üstlenmesinden? Disclaimer ayrıca sırları ve karanlıkta kalan anların ilişkileri ve aile dinamiklerini nasıl etkilediğini sorguluyor. O yüzden bu belgesel dili farklı bir dinamik katarken diziye, karakterlere dair bazı yanların halen karanlıkta kalması zayıf halkasını oluşturuyor.

İki farklı anneliği, anneliğin gerçeklik algısını, kadınlığı ve gerçekliğini sorgulayan, söyleyecek çok şeyi olan bir dizi bu; ancak bu karşıtlıkları hakkını vererek anlatamıyor. Alfonso Cuarón, bu kitabı bir dizi yerine çok iyi bir filme dönüştürebilirdi. Diğer yandan aksayan hikaye anlatımına rağmen çok iyi bir sonu var dizinin. Catherine ve eşi Robert arasında dizinin en sonunda geçen bir diyalog bile tek başına anlamlı kılıyor bitişini. Fakat bir gerilim yapımının, arada büyük bir boşluk ve aksayan bir tempo barındırması başlı başına bir günah. O yüzden karışık duygular içindeyim bu diziye karşı.