Dilan ve Engin Polat aşkının ardında ne saklanıyor? Kara para aklama ve vergi kaçırma iddiaları ile MASAK raporundan çok önce Dilan Polat, eşi Engin Polat’ın dillere destan aşkının öznesi olarak girmişti hayatımıza… Peki yaşadıkları bu gösterişli aşk hem onlar hem de bizim için neden mühimdi aslında?
Akademisyenlere göre sosyal medyada kullanıcıların sevgilileriyle fotoğraflarını paylaşmasının çok sayıdaki nedeni arasında kıskançlık, partnerini koruma içgüdüsü, partnerini kaybetme korkusu, kendine güvenini artırma gibi nedenler var.
Dilan ve Engin Polat, ilişkilerinin yanı sıra lüks hayat tarzlarını ve iş yaşamlarını da göz önüne serdiği için “aşık çift” paylaşımları daha çok kurmaya çalıştıkları imaj ile ilgili.
Yapılan araştırmalara göre takipçiler, hesabında sevgilisiyle fotoğrafını paylaşan kişileri daha samimi buluyor. Takipçiler, bu çiftlerin gerçekten de tatmin edici ve sadakate dayanan bir ilişki içinde olduğuna inanıyor.
Kimi kişilerin ilişkisiyle ilgili paylaşımlarda bulunmasında partnerlerini kendilerinin bir parçası olarak görmesi de rol oynuyor. Dilan ve Engin Polat’ın genç yaştan beri birlikte olduğu ve beraber iş yaptığı düşünüldüğünde bu etmen mühim olabilir. Şimdi yaratmak istedikleri imaja gelelim.
Terapist Zach Brittle, “Eğer bir çift belirli bir görüntü vermek için çok uğraşıyorsa büyük ihtimalle bir şeyi korumaya çalışıyorlardır, ya bir ideali ya da bir imajı” diyor.
Brittle’a göre her çiftin hikayesi farklı ve sosyal medya çiftlere gerçekçi olmasa bile hikayelerinin kendi versiyonunu sunma imkanı veriyor.
Dilan ve Engin Polat’ın kapalı kapılar ardındaki özel hayatını bilemeyiz, ancak lüks hayat tarzlarından yaratmaya çalıştıkları imajı irdeleyebiliriz.
Çift olarak ilişkilerini ve hayat tarzlarını paylaşmaları, birbirlerine duydukları sevgiden ziyade kendileri için edinmeye çalıştıkları sosyal statü bakımından ilgilendiriyor bizi. Çünkü aşık bir çift imajı, güzellik sektöründe kurdukları işe duyulan güvenin artmasını sağlıyor.
Araştırmalara göre sosyal medyada doğru tip içerik paylaşmaya başladığınızda “hisse senediniz” yükseliyor.
Servete ve zenginliğe dair yapılan paylaşımlar, zengin olmasanız bile imajınızın bu şekilde oluşmasına hizmet ediyor.
Buradan da ABD’li ekonomist ve sosyolog Thorstein Veblen’in “gösterişçi tüketim” adını verdiği teoriye geliyoruz.
Veblen’in 1899’da yazdığı kitaba göre lüks mallar satın alabildiğinizi göstermenizin nedeni toplum içindeki statünüzü ve itibarınızı yükseltmek.
Paranızı gösterişli şeyler satın almak adına har vurup harman savurduğunuz imajını yaratmak için gerçekten de zengin olmanız gerekmiyor.
Hangi sosyoekonomik sınıftan olursanız olun, kendinizi olduğunuzdan daha yukarı bir statüde göstermek için lüks tüketim çılgınlığına kaptırabilirsiniz kendinizi.
Veblen’in teorisine göre cazibeli nesnelerin alışverişini yapmanın tarihi kabilelere kadar geri gidiyor, satın alınan nesneler değişse de gösteriş yapmanın niyeti değişmiyor.
Veblen, bir kişinin sahip olduğu mallar ile toplumdaki statüsü arasında direkt bir ilişkinin olduğunu öne sürüyor.
Bu gösterişçi tüketim hali, başkalarının değer yargılarına büyük önem atfedilen toplumlarda daha çok görülüyor.
Eğer bir toplum, bir kişinin malına mülküne bakarak değer yargılarında bulunuyorsa o toplumdaki satın alma kararlarını ihtiyaçlardan ziyade başkalarının gözüne girme arzusu belirliyor.
Dilan ve Engin Polat çiftinin çizmeye çalıştıkları imajın kaynağını ya da saklamaya çalıştıkları şeyin kara para aklama ya da vergi kaçırma iddiaları mı olduğunu bilemeyiz.
Ancak bildiğimiz bir şey var ki, Dilan Polat’ın aşkının büyüklüğünü dolarlar, mücevherler ve uçaklarla gösterme ihtiyacının ve bu paylaşımlarıyla milyonlarca takipçiye ulaşmasının arkasında toplumumuzun değer yargıları var.