18 Mayıs 2011’de Bianet’te yayınlanan yazım…
15 Mayıs günü onbinler internetin sansürlenmesine karşı çıkmak için İstanbul’da sokaklara dökülmüşken, İspanya sokaklarında da insanlar başka bir amaçla sokaklardaydı. Ülkenin her kentinde eş zamanlı düzenlenen eylemlerde, iş isteyen, hükümetin krize karşı yaptığı düzenlenmelerde sosyal güvenlik harcamalarında kısıtlamaya gidilmesine ve emeklilik süresinin uzatılmasına karşı çıkan ve onurlu bir geleceği hak ettiğini haykırmak isteyen herkes eylem için meydanlara doluştu. “Democracia Real Ya!” (Gerçek Demokrasi Şimdi!) ve “Juventud Sin Futuro” (Geleceği olmayan Gençlik) platformlarının ülkenin tüm kentlerinde düzenlediği eylemlere katılım oranı çok yüksekti. Gençler, yaşlılar, çocuklu aileler, işsizler hükümetin kriz için yaptığı düzenlemelerin cefasını çekmek istemediklerini belirtmek için sesleri duyurmaya sokaklara çıktı. Anarşizm ve LGBT bayraklarının da dalgalandığı eylemde diğer başka birçok platformdan da katılımcılar vardı. Bu farklı katılımcıların ortak yanları ise hiçbir politik partiye ve sendikaya taraf olmadıklarına ve sıradan insanlar olduklarına dair yaptıkları vurguydu. Sokaklarda bağırdıkları sloganlarda ise gerçek bir demokrasi istediklerini ve bütün güç odaklarına karşı olduklarını söylüyorlardı. Hükümetin bankaları korumak ve bankacılık sistemini güçlü tutmak adına sosyal güvenlik harcamalarında kısıtlamaya gidilmiş olmasına ayrıca öfkeli olduklarını vurguluyorlardı.
“Juventud Sin Futuro” adını 7 Nisan’da Madrid’de düzenlediği büyük bir eylemle duyurmuş olan taze bir oluşum. İspanyol gençliğinin işsizlik oranı yüzde kırk, bu oran Avrupa’nın en yükseği. Websitelerindeki manifestolarında bugüne kadar geleceğe en iyi hazırlanmış genç neslin, anne ve babalarından daha kötü koşullarda yaşayacağı gerçeğini değiştirmek istedikleri için biraraya geldiklerini belirtiyorlar. Websitelerinde hükümetin yaptığı yeni yasalarda emeklilik hakkını kazanabilmek için 37 yıl çalışmak gerektiğine değinip mezun olduktan sonra iş bulamayacaklarsa emeklilik maaşlarını nasıl ödeyebileceklerini sorguluyorlar. Bankaları kurtarmak adına, hükümetin eğitimi yok etmesine dikkati çekip gün geçtikçe eğitimin daha da pahalandığına ve özelleştirildiğine vurgu yapıyorlar. Eğer yeni neslin geleceği, işi ve evi yoksa korkusunun da olmaması gerektiğini belirtip mücadelelerine devam edeceklerini söylüyorlar. Küresel ekonomik krizle beraber Avrupa’daki birçok hükümet sosyal güvenlik ve eğitim harcamalarında kısıtlamaya gittiğinden, İspanya’dan çok önce Yunanistan, İngiltere, Fransa ve İtalya’da gençler ve öğrenciler haklarını aramak ve hükümetin yasa taslaklarını protesto etmek amacıyla büyük eylemler düzenlemişti. İspanyol gençler de bu ülkelerde düzenlenen eylemleri kendilerine örnek aldıklarını ve mücadelelerine Avrupa’daki diğer gençlerle devam edeceklerini vurguluyorlar.
“Toma la calle! – Sokağa Çık!” sloganıyla düzenlenen eylemlerin gözlemlediğim Barcelona ayağında çok ilginç protesto yöntemleri vardı. Bir anne ve küçük oğlu, yüzlerini beyaza boyamış ve ellerindeki pankartlarla eyleme katkıda bulunuyorlardı. Çocuğun elindeki pankartta “Anne, neden gerçeği gizliyorlar?” yazarken annesinin elindeki pankartta ise “Çünkü sistem çok acımasız yavrum” yazmaktaydı. Bir başka eylemci ise boynunda dolar işaretinin olduğu altın sarısı kolyesi, elinde İspanya’nın büyük bankalarının amblemlerinin olduğu “Sizi çıkar için seviyorum” pankartıyla “Buraya gelin canlarım! Hepinizi çok seviyorum, çünkü paranıza ihtiyacım var” diye bağırmaktaydı. Bir başka ilginç pankartta ise İngilizce “Dünya insanları, İspanya acımasız bir medya diktatörlüğü altında, bunu dünyaya duyurun!” yazıyordu. Genelde üçüncü dünya söyleminin, bu söyleme maruz kalan taraflar tarafından yıkılması gerektiği belirtilir; fakat bu eylemde söylemin yaratıcısı Batı dünyası vatandaşlarının da buna karşı çıkabileceklerini gözlemlemek fırsatı vardı. Bir pankartta şöyle yazmaktaydı: “1. Dünya’ya hoşgeldiniz: Burada demokrasi diktatörlüğe dönüşür. Polis korumak yerine baskı kurar. Okumak, sabit bir işi garantilemez. İpotek 21. yüzyıl kölelik formudur.” “V for Vendetta” maskelerine sahip birçok kişinin de olduğu eylemde üzerine gülen yüz çizilen kocaman plastik bir top üzerinde yer alan sloganlarla elden ele dolaştırıldı.
Renkli pankartlar, hep bir ağızdan söylenen sloganlar, eğlenceli şarkılar, sokak performansları, kostümlü eylemciler, Juventud Sin Futuro aktivistlerinin düzenlediği davul gösterisi, çalınan vurmalılar, hepsi yüzbinlerin katıldığı eylemi Barcelona sokaklarında karnavala dönüştürdü. Çoktan emekli olduğu halde yine de eyleme katılan yaşlı teyze ve amcalar, tekerlekli sandalyesi ya da değneğiyle sokaklarda olan engelliler, beş yaşındaki çocuğunun geleceğine sahip çıkmak için onunla eyleme katılan anne ve babalar, dans ve davul gösterisinde yorulan eylemcilere su verenler, dayanışmanın 21. yüzyılda da kaybolmadığını, hatta ve hatta eylem literatürüne yeni aktivitelerin de katılabileceğinin bir kanıtıydı. “Botellon” yani sokakta alkol tüketme kültürünün yaratıcıları oldukları için çoğu zaman suçlanan İspanyol gençliği bu sefer haklarını savunmak için eylem düzenlemişlerdi. Toplumsal hareketlerin en önemli yazarlarından Alberto Melucci, bugünün gençliğinin politik hareketliliğinde hip-hop ve rock müzik gürültüsü arasında belirli ve sağlam bir söylem olmadığı için, değişmeyi vaad eden bir yan göremediğini söyler. Ben ise eylemde çalınan davulların ahenginde geleceğine sahip çıkmak için otoriteye karşı çıkan ve hakkını aramak için sokaklara dökülen bir gençlik gördüm. Hem ben bir yandan fotoğraf çekerken arkamda konuşan bir grup gencin “V for Vendetta”dan alıntı yaptığı gibi, dans olmadan devrim olmaz ki…