28.01.2016’da Business HT’de yayınlanan yazım…
Küresel piyasalarda Çin kaynaklı endişeler hüküm sürerken yatırımcıları yatıştırması için bir kamu yetkilisinin neden ortaya çıkmadığı çok sık sorgulanıyor. Küresel kriz zamanında dönemin ABD Merkez Bankası FED başkanı Ben Bernanke’nin ya da geçen hafta Avrıpa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin yaptığı gibi, piyasalar bir nebze olsun rahat nefes almak için ne zaman dikkatini Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan’a yöneltse her seferinde hayal kırıklığı yaşıyor.
Her ne kadar Batı dünyası tarafından sevilen bir merkez bankası başkanı olsa da Zhou’nun elleri kolları Çin komünist rejimin katı kuralları tarafından bağlanmış durumda. Bu yüzden Çin’in yatırımcılarla iletişim sorunu yaşaması kaçınılmaz bir hale geliyor.
FİNANS EĞİTİMLİ LİDER YOK
Çin ekonomisinin kimler tarafından ve nasıl yönetildiği hakkında elimizde çok az veri var. Çin’in siyasi ve ekonomik yönetimi, Mao Zedong’un ardından alınan dersler yüzünden tek bir kişinin elinde toplanmamasına yönelik kurgulanmış durumda. Başında Şi Jinping’in olduğu Politbüro’nun yedi kişilik ekibinde ise ekonomi eğitimi almış tek bir kişi var. Çin’de ekonomi hakkında söz sahibi olan yetkililer ise finans ve bankacılık alanında sınırlı bir eğitime sahip isimlerden oluşuyor.
DEVAÜLASYON KARARINI YÖNLENDİRDİ
Aralık 2002’den beri görevde olan Zhou, Çin’in en uzun süreli merkez bankası başkanı. 65 yaşında emekli olma kuralına rağmen görev süresi iki yıl önce uzatılan Zhou’nun hayatı boyunca yapmak istediği reformları gerçekleştirmek için kaybedecek hiçbir şeyi yok. Financial Times’ın yazdığı kapsamlı makalede, 1990’lı yıllarda hisse senetleri piyasasını kuran ve bankaları yeniden yapılandıran kişi olan Zhou’nun geçen yaz parti liderlerini ikna ederek devaülasyon kararının alınmasını sağlayan kişi olduğu öne sürülüyor.
Jamil Anderlini imzalı ve Ağustos 2015 tarihli yazıda Zhou’nun devaülasyon kararını Şi’ye “bir ulusal çıkar” meselesi olarak sunduğu aktarılıyor. Ülkenin en etkili teknokratlarından olmasına ve Çin’in Alan Greenspan’i olarak gösterilmesine rağmen etkisinin ABD’de Çin’den daha büyük olduğu ayrıca vurgulanıyor. Faiz kararlarının parti liderleri tarafından verildiği belirtilirken, CIA’in eski analisti Christopher Johnson ise Zhou’nun kimi zaman Başkan Şi’yi bile reform talepleriyle kızdırdığı belirtiliyor.
5 YILLIK KALKINMA PLANI BEKLENİYOR
Çin’in üst yönetiminin ekonomi ve finans öngörülerine dair fikir edinmemizi sağlayacak yegane belge ise tamamının mart ayında yayınlanması beklenen 13’üncü 5 yıllık kalkınma planı. Ekim ayında toplanan Komünist Parti’nin üzerinde anlaştığı belgenin taslağı ise genel kurul toplantısının ardından yayınlandı. Büyümede yıllık en az yüzde 6.5’lik hedefin yakalanması, inovasyon, şeffaflık, yeşil büyüme, koordinasyon, şehirleşme ve kapsayıcı büyüme öne çıkan başlıklar arasında.
Yatırımdan tüketime dayalı bir ekonomiye kayış, orta sınıf tuzağını aşmak, 2020’de yuanın liberalizasyonunun sağlanması, girişimci ruhu taşıyan yöneticilerin iş başına gelmesi, küresel piyasalara entegrasyon ise yatırımcıların dikkatini çeken konu başlıkları. 5 yıllık kalkınma planında genel olarak Şi’nin 2012’de göreve gelirken sözünü verdiği reformlara sadık kalınacağı görülebiliyor.
REFORM HALA ÖN PLANDA
Uluslararası strateji şirketi olan APCO’nun Çin uzmanı James McGregor ise kalkınma planıyla ilgili raporda püf noktasının Şi’nin daha önce de sözünü verdiği reformların yerel seviyede ne kadar gerçekleşeceği olduğunu vurguluyor. Forbes’a yazan Çin analisti Julia Coym ise “Hükümetin şimdiye kadarki açıklamaları büyük yapısal reformların yakın zamanda gerçekleşeceğine dair söz vermediği için Çin’i takip edenler nefeslerini tutmuyor” yorumuyla makalesini bitiriyor.
Yatırımcıların mart ayında satır satır okuyacağı kalkınma planında reform hala en çok dikkati çeken unsur olarak ön plana çıksa da asıl iletişim reformunun ne zaman yaşanacağı merakla bekleniyor. O vakte kadar ekonomi ve finans dünyası gerek reformlar gerek para politikası konusunda satır aralarından öngörüler çıkarmaya devam edecek.