Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir perşembe günü İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator Girişimi’nin konuğu olarak “Mölln ve Solingen’den 20 yıl sonra nefret suçu ve bugün Almanya-Türkiye ilişkilerine etkisi” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Zenofobi ile mücadele eden bir aktivist ve Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı olan Cem Özdemir, 1992 yılında Almanya’nın Mölln ve 1993 yılında Solingen kentinde yaşanan saldırıların günümüze etkisini ele alırken bir Neo-Nazi örgütü olan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) isimli örgütün cinayetlerinin 2011’de açığa çıkmasının yarattığı artçı şoklardan bahsetti.
İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Milliyet gazetesi yazarlarından Prof. Dr. Fuat Keyman’ın nefret suçu ve nefret söylemiyle mücadele etmenin gerektiğine değinen sunuş konuşmasının ardından Cem Özdemir Sölingen saldırısının kişisel olarak kendisi için çok önemli olduğunu dile getirdi. Saldırının kurbanlarından Mevlüde Genç’in dilini konuşan birinin parlamentoda olması gerektiği düşüncesiyle meclise girmeye karar verdiğini aktaran Özdemir, bu saldırının ardından Almanya’da bir şeylerin değişmesinin zorunlu olduğu yönünde bir kamuoyu oluştuğundan bahsetti.
Mevlüde Genç’in çocuklarını ve torunlarını kaybetmiş bir kurban olarak televizyonda intikamdan konuşmak yerine barışı vurgulayarak “Asıl Almanya bu değil” sözlerini sarf etmesinden çok etkilendiğini dile getiren Özdemir, Genç’i her yıl ziyaret ettiğini ve ikinci annesi gibi hissettiğini aktardı. Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’in Genç’i konuşması sırasında parlamentoda görmek istemesinin aşırı sağcılara güzel bir mesaj niteliğinde olduğunu, fakat saldırının gerçekleştiği zamanın Şansölyesi’nin Genç’e sarılıp “sana yapılan bu saldırı hepimize karşı yapılmıştır” deme şansını kaybetmesinin çok da doğru olmadığının altını çizdi.
Diğer yandan saldırının gerçekleştiği akşam Almanya’nın üç televizyon kanalına Türkler arasında anlaşmazlık yaşandığından kimsenin çıkamadığını, fakat Musevilerin başkanının Türkler adına gerçekleştirdiği konuşmanın herkesi hislendirip ağlattığını söyleyen Özdemir, bugünkü Türkiye-İsrail ilişkilerinin iyileşmesini beklediğini ekledi.
“Bir sabah uyandığımızda aşırı sağcı bir terörist grubun 30 yıl içinde 10 Almanya vatandaşını, sekiz Türk, bir Yunan, bir de polisi öldürebildiğini öğrendik. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz ki? Hiçbir açıklaması yok” diyerek NSU’nun saldırılarına değinen Özdemir, bunun Almanya demokrasisi için kara bir leke olduğunu söyledi. Şansölye Angela Merkel’in bu olayla sarsıldığını ve gerçekleşen devlet töreninin çok ciddi olduğundan bahsetti. Davayla ilgili istihbaratın hatalarını ele alan Özdemir, mümkün olsa kökten bir değişiklikle bütün istihbarat yapısında reform gerçekleştireceğini ve her etnik kökenden vatandaşı içermesini sağlayacağını söyledi.
“Bu konu, o zamanlar olduğu gibi bir şeylerin değişmesi gerektiğini sürekli vurgulayan gazetelerin ilk sayfasında değil artık, o yüzden daha cesur adımlar atılmalı” şeklinde konuşan Özdemir, “Alınacak ders toplumun ve her kurumun kapsayıcı olması gerektiğidir” dedi. Özdemir, Hıristiyan Demokratlardan oluşan hükümetin İçişleri Bakanı’nın “İslam Almanya’nın bir parçası” açıklaması gibi umut verici gelişmelerin olduğundan da bahsetti. Cumhurbaşkanı’nın NSU kurban yakınlarını gelecek ay Berlin’e davet etmesinin “bu olayın takipçisi olduğu imajını” yaratması açısından olumlu olduğunu belirtti.
Eğitimin kilit öneme sahip olduğunun altını çizen Özdemir “Bu üzücü olayları Almanya nedir sorusuna yanıt veren daha geniş bir şemsiye yaratmak için kullanmalıyız. Türkiye ve Almanya’nın çok ortak noktası var. Sonradan gelişmiş ülkeleriz, geçmişimiz imparatorluğa dayanıyor ve iki ülke de nasıl bir toplum olduklarını araştırdıkları bir sürecin içindeler” diyerek konuşmasını tamamladı.