Demokrasinin doğduğu ülke olduğu söylenen Yunanistan’da yaşayanlar, demokrasiyle sokak duvarlarında hesaplaşıyorlar. Bağımsız gazeteci Kostas Kallergis, Yunanistan’ın şiddetle sürüklendiği ekonomik kriz ile beraber sokak sanatının siyasi yönünün güçlendiğini gözlüyor. Kallergis, Paul, MaPet, Absent ve Bleeps adlı dört sokak sanatçısıyla yaptığı görüşmelerin yer aldığı “Wake up Call” (Uyandırma Alarmı) adlı belgesel ile bu hareketi kayıt altına alıyor. Türkçe altyazıyla internetten izleyebileceğiniz belgeselle ilgili Kallergis ile görüştük. Belgesel için tıklayın.
Neden bu belgeseli yaptınız?
Bir yıl önce Atina sokaklarındaki sokak sanatının siyasileştiğini fark ettim. Graffiti Atina’da yeni bir olgu değil, fakat Yunanistan’daki mali kriz şiddetlendikçe daha çok siyasileşti. Bazılarının zamanla yok olduğunu görünce bu akımı kaydetmem gerektiğine karar verdim.
Belgeselin adı neden “Uyandırma Alarmı”?
Belgesel dört farklı sanatçı üzerinde yoğunlaşıyor. Sadece teknik anlamda değil, politik görüşleri açısından da farklılar. Hepsini bir araya getirebilecek bir başlık olarak Uyandırma Alarmı’nı tercih ettim çünkü dördü de bir şekilde toplumsal bilinci uyandırmaya çalışıyor. Biri isyana teşvik ederken diğeri gülmemizi ve siyasetin kötü yanlarını fark etmemiz arzusunda. Hepsi de tasarruf politikalarını kabul etmemize yol açan kış uykusundan uyanmamızı istiyor.
Graffitilerin zamanla duvarlardan silinmesinin sebebi nedir?
Duvarın sahibi bir süre sonra “temizlemek” için graffitinin üzerini boyuyor. Sokak sanatçısı Paul’ün bu durum için çok iyi bir sözü var: “Temiz bir duvar kirli bilinci gizler.” Başka durumlarda da sokak sanatçıları genellikle siyasi sebeplerden ötürü graffitileri değiştiriyor hatta onlarla dalga geçiyor. Bu da kamu alanında yararlı bir siyasi diyaloğun oluşmasını sağlıyor. Eğer ki sanat eseri sanatçı Absent’inkiler gibi kağıttan yapılmış posterler ise sadece yağmur bile sokak sanatının unutulmuş bir tarihe dönüşmesine yol açabiliyor.
Atina duvarlarındaki sokak sanatının ortak bir söylemi ya da siyasi bir mesajı var mı?
Genel olarak solcu/Marksist ve güçlü bir anti-faşist söylem var. Anarşizm de görülebiliyor fakat bütün sanatçıların ortak dili bu değil. Bazıları insanları sokaklara dökülmeye, gerekiyorsa şiddet aracılığıyla devrime teşvik ederken diğerleri bir defa daha düşünmemizi istiyor. Birçoğu da Yunanistan’da aşırı sağın ve ırkçı şiddetin yükselmesine karşı çıkıyor.
Graffiti ekonomik krizle baş etmenin bir yöntemi olarak mı öne çıkıyor?
Bence daha çok siyasi aktivizme işaret ediyor. Vatandaşlar açısından ise gördükleri graffitiye katılanlar için “benim gibi daha çok insan var” hissiyatı, katılmayanlar için ise sadece vandalizm ve çirkinlik anlamına geliyor.
Belgeseldeki sanatçılar neden medyanın rolünden sıkça söz ediyor?
Genelde Yunan medyasında çoğulculuğun olmamasını eleştiriyorlar. Ana akım medya hükümetlere bağlı çünkü kamu sektöründe iş çıkarları var. Bu yozlaşmış medya son üç hükümetin krize sürükleyen ve tasarruf öngören politikalarına destek verdi.
Röportaj yaptığınız sokak sanatçılarını nasıl seçtiniz?
Atina’daki aktif 10 siyasi sokak sanatçısından işlerini sıkça gördüklerimizi seçtim. Şans eseri karşıma farklı teknikleri olan ve farklı siyasi görüşte insanlar çıktı. Yüzlerini göstermeyeceklerini bildiğimden sanat tekniklerine ve politik görüşlerine öncelik verdim.
Sokak sanatçılarının günlük yürüttükleri meslekleri var mı?
Hepsi sıradan işlere sahip normal insanlar, sokak sanatçılığını ikinci kimlikleri olarak sürdürüyorlar. Dişçi MaPet mesela şöyle diyor: “Gündüz işçiyim akşam insan.”
Graffitiler her gün sokaktan geçenleri etkiliyor mu?
Direkt olarak hayır ama daha çok bilinçaltına etkisi var. Sanatçı Paul “Umarım bu işler insanlar uyuduğunda bilinçaltında harekete geçer” diyor.
Belgeseli yaparken en çok neden etkilendiniz?
Genelde sanatçıların psikolojik gücünden etkilendim. Tek başına bir savaş yürütüp, her gün yenilgi almalarına rağmen kendilerini zafer kazanmış gibi hissedebiliyorlar. Bu çok büyük bir ilham ve cesaret kaynağı.