ARJANTİN’DEKİ KİRLİ SAVAŞIN KİMLİKSİZ ÇOCUKLARI

24.Mart.2014’te Milliyet’te yayınlanan yazım…

Bugün Arjantin’de 1976 yılında düzenlenen askeri darbenin 38’nci yıldönümü. Geçtiğimiz yıl cezaevinde hayatını kaybeden Jorge Rafael Videla önderliğinde ülke tarihinde altıncı kez gerçekleştirilen darbe, 1983 yılına kadar sürecek olan ve ‘Kirli Savaş’ olarak anılan baskıcı bir askeri yönetimin başlamasına yol açtı. Güney Amerika’nın en kanlı rejimlerinden biri olarak anılan cunta boyunca Arjantin, işkenceler, suikastler, cinayetler ve çoğu vatandaşın bir gece ansızın kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılmasına tanık oldu.

1-Jorge Rafael Videla

1974 yılında hayatını kaybeden eski devlet başkanı Juan Peron’un eşi Isabel Peron yönetiminin devrildiği darbenin ardından binlerce kişi askeri hapishanelerde işkence gördü, toplama kamplarında hayatını kaybetti. İnsan hakları örgütlerine göre cunta sırasında 30 bin kişi ya ortadan kayboldu ya da öldürüldü. ‘Toplumun yeniden inşa edilmesi’ söylemini benimseyen Kirli Savaş’ın Arjantin toplumunun belleğine en büyük darbeyi vuran olayı ise muhalif ailelerin çocuklarının cuntaya destek veren ailelere verilmesi oldu.

Delia Morel, carries a poster bearing the images o

Gecenin bir yarısı plakası olmayan araçlarla gelen silahlı kişiler, toplumun her kesiminden insanın, işçi, din görevlisi, gazeteci, öğrenci, sanatçı ve entelektüellerin evine baskın yaparak, yaş, cinsiyet, sağlık durumu, sınıf, etnik köken ve sınıf ayrımı gözetmeksizin Arjantinlileri kaçırdı. Her türlü ideolojik muhalefeti ortadan kaldırmaya niyetli olan askeri rejim, kaybolan vatandaşların ailelerine yakınlarının ölüp ölmediğini ya da cesetlerinin nerede olduğunu açıklamayarak acımasız bir psikolojik savaş uyguladı.

Ailelere işkence yapıldı
Marguerite Guzman Bouvard, kaçırılan çocuklarını arayan Arjantinli annelerle ilgili yazdığı kitabında gerçekleştirilen kaçırmaları şöyle anlatır: “Güvenlik güçleri hamile kadınları sürüklüyordu. Aileleri kaçırdılar ve birbirlerine gözleri önünde işkence uyguladılar. İnsanlar tekerlekli sandalyelerinden ve hastanedeki yataklarından kaçırıldı. Yüzlerce genç kayboldu. Ebeveynleri götürüldükten sonra çocuklar ya komşularında ya da evlerinde tek başına kaldı. Daha az şanslı olanlar, kaybolanların çocukları için kurulan toplama kamplarına götürüldü. Fiziksel engeli bulunanlar ya öldürüldü ya da ölüme bırakıldı.”

Sessiz çığlıklar
Cuntanın bu uygulamasıyla Arjantin’de iki farklı kuşak kimliğini kaybetti. Çocukları gözleri önünde kaçırılan anne ve babalar yıllarca onların izini sürmeye çalışırken, muhalif ailelerin kaçırılan çocukları için büyükanneler uzun soluklu ve halen devam eden bir mücadele vermek zorunda kaldı. Başkent Buenos Aires’te grubun adını aldığı meydanda her perşembe beyaz başörtüleriyle toplanan Plaza de Mayo Anneleri, sessiz çığlıklar içinde ellerinde tuttukları fotoğraflarla çocuklarının akıbetini öğrenmek için yürümekten vazgeçmedi.

Sahte doğum belgeleri
Plaza de Mayo Büyükanneleri ise evlatlık olarak verilen torunlarını bulmak için her türlü yasal çareye başvurdu. Hapishanelerde doğum yapan kadınların çocuklarına yönetim tarafından el konuldu, muhalif ailelerin çocukları evlerinden kaçırıldı. Sahte doğum belgeleri düzenlenerek askeri rejime yakın ailelerden bebek sahibi olamayanlara bu çocuklar verildi. Büyükanneler, çocuklarının ya da torunlarının küçüklüklerine dair fotoğrafları televizyondan paylaşarak arama çalışmalarını soluksuz sürdürdü.

Şantaj yapıldı
Bazı çocuklar, ekranda gördükleri fotoğraflarla benzerlik kurarak kendi ailesinden daha farklı değerlere sahip bir ailede büyüdüğü için kimlik bunalımı yaşadı. Bu benzerlikle bağlantı kuran çoğu yetişkin kişi, biyolojik aileleriyle yıllar sonra bir araya geldi. Bazı aileler ise ne çocuklarına ne de torunlarına ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi. Askeri rejim, çocuklarını bulmak için çeşitli bürokratik yöntemlere başvuran aileleri yıldırmak için ‘kimliksiz cesetleri’ şantaj yöntemi olarak kullandı.

Plaza de Mayo Anneleri (3)
Korku imparatorluğunda
45 bin kişi kayboldu

Diktatör Videla’nın 1981’de demokrasiye geçişin başlaması için yönetimi devretmesinin ardından 1983’de askeri yönetim tamamen sona erdi. Demokratik rejimin ilk devlet başkanı Raul Alfonsin önderliğinde kurulan Kaybolanlar Ulusal Komisyonu, kaybolanların sayısını 9 bin olarak ilan etse de bir komisyon üyesi daha sonra bu rakamı 30 bin olarak ortaya koydu. Buenos Aires emniyet müdürü ise bu rakamı 45 bin olarak açıklayacaktı. Ancak bu rakamlar, sadece başvuru yapan ailelerin sayısına göre belirlenebildi.

Yakınları kaybolan kimi aileler, askeri rejimin tehditleri dolayısıyla yakınlarının izini tamamen kaybetmemek adına resmi makamlara başvurmadı bile. Ülkede hakim olan terör imparatorluğundan çekinen aileler, kaybolanların tamamen ortadan yok olmaması için sessiz kalmayı tercih etti. Diğer yandan hep beraber ortadan kaybolan aileler de olduğu için bu rakamın tam olarak ne olduğu halen bilinmiyor. Bouvard, kitabında kaçırma yönteminin kullanılmasını, askeri rejimin arkasında kanıt bırakmayarak Kirli Savaş bittikten sonra yargılanmamak adına uyguladığını anlatır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir