Anora filmi: Söylemi yerinde, seyir keyfi tartışmalı

Anora, filmlerle kurduğumuz ilişkiyi sorgulamak açısından iyi bir fırsat sağlıyor. Şöyle ki, Anora’yı izlerken his ve duygu açısından pek bir şey geçmedi bana. İzlemek eylemi çok da etkileyici değildi benim için. Ancak film bittikten sonra aldığım yola baktığımda, filmin söyledikleri, derdi, kurgulanma hali ve sonlandığı nokta mantıklı geldi bana. Aldığım yol sırasında keyif almasam da filmin yapmak istediklerini takdir ettim. O yüzden de sevmediğim bir film, ancak söylemini yenilikçi bulduğum bir yapım. Peki bu nasıl bir yere konumlandırır bu filmi benim için?

Bir kere filmin ilk düzlüğü, Euphoria dizisi estetiğinde ve neon renklerde, tam bir lunapark tadında, benim için pek bir şey ifade etmeyen bir anlatıdaydı. Sonradan bir yol filmi moduna geçtiğinde yakalamaya çalıştığı uçarı tat, bana hitap etmedi. Gürültülü, bağrış çağrış ve karmaşa içinde çekilen sahneler ustalıklı değildi bana göre. Karakterler ile ilişkimin temelini empati ve sempatiden ziyade tepki ve nefret oluşturdu diyebiliriz. O yüzden birilerinin başına güzel bir şeylerin gelmesi yerine olumsuz bir şeylerin gelmesini dilemek hali daha baskındı.

Film bittikten sonra geri dönüp baktığımda ise söylemek istediği şeyi doğru buluyorum. Masallarla ve romantik komedilerle nanik geçen, hayatın gerçek ve sert hallerine selam çakan duruşu başarılı. İki kişi arasındaki asıl yakınlığın nasıl sağlanabileceğine dair tespitleri de yerinde. Bu açıdan derli toplu bir film. Ancak son bir yıl içinde izlediğim en iyi filmler listeme girmesi pek mümkün değil maalesef…