13.03.2013 Milliyet gazetesinde yer alan yazımdan…
Finlandiya Dışişleri Bakanlığı’nın ev sahipliğinde Türkiye’den gelen bir basın heyeti olarak başkent Helsinki’deyiz. Gezinin asıl hedefi ülkenin bilişim ve teknoloji sektörünü yakından tanımak. Gezinin ilk gecesinde ise bakanlıktan yetkililer ve gazeteciler ile bir araya gelme olanağı buluyoruz. Dışişleri Bakanlığı İletişim ve Kültür Bölümü Genel Müdür Yardımcısı Jari Sinkari, Ateşe Marja Suhonen, Finlandiya’nın yurtdışında tanıtımından sorumlu Finnfacts şirketinin İletişim Müdürü Emilia Erkinheimo, Finlandiyalı gazeteciler Yrsa Grüne ve Rita Strömmer sorularımızı yanıtlamak üzere bizimle birlikteler. Bazı konularda ise bizim ne düşündüğümüz ile daha çok ilgileniyorlar ve Türkiye’deki kamuoyuna dair farklı sorular yöneltiyorlar.
Suriye’ye müdahale edilmeli
En çok merak ettikleri konulardan biri Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumu. Suriye’deki savaşın Türkiye tarafından nasıl göründüğünü onlara açıkladıktan sonra biz soruyoruz: Finlandiya Suriye’deki çatışmaya dair neler düşünüyor? Gazeteci Grüne bize şu şekilde cevap veriyor: “Tam olarak nasıl müdahalede bulunulması gerekir, hangi taraf bu çatışmada daha çok desteklenmeli bilmiyoruz. Ama bir şekilde mutlaka müdahale edilmesi gerekiyor. Esad kesinlikle gitmeli.”
Türkiye’nin AB üyeliği
Türkiye’deki son kamuoyu yoklamalarında halkın AB üyeliğine verdiği destek oranının düştüğünden bahsediyoruz. Finlandiya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine uzun zamandır destek verdiğini hatırlatıp onlara bu süreç ile ilgili ne düşündüklerini soruyoruz. Hepsinin verdiği ortak yanıt sürecin “gereğinden fazla uzadığı” yönünde. Grüne, “Türkiye’nin Bulgaristan ve Romanya’dan çok daha önce birliğe girmesi gerekirdi” diyor. Türkiye’nin üyelik sürecinin canlandırılmasının gerekli olduğunun vurgulanmasının ardından aslında Avrupalı vatandaşların bile AB rüyasına olan inançlarının azaldığından bahsediyoruz. Grüne yerel yönetimlerin seslerinin AB tarafından duyulmasının mümkün olmadığını, taleplerinin önce ulusal meclislerden geçmesinin bireylerin hayal kırıklığına uğramasına sebep olduğunun altını çiziyor.
AB’nin demokrasi sorunu
Ev sahiplerine geçen hafta içinde Finlandiya’nın Almanya, Hollanda ve Danimarka ile birlikte Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’ya gönderdikleri ortak mektuptan bahsediyorum. Bu mektupta, Avrupa Birliği’nin insan hakları ihlallerinde bulunan üye ülkelere daha ağır yaptırımların uygulanması gerektiği vurgulanmaktaydı. Hem bu mektubun amacını hem de Finlandiya’nın diğer Avrupa ülkeleri gibi Romanya ve Bulgaristan’daki siyasi gelişmelere dair endişesinin olup olmadığını soruyorum. Sinkari “O mektup herhangi bir ülke ismi verilmeden yazıldı. AB’nin yeni üye alınması konusunda katı kuralları ve her ayrıntısı belirlenmiş bir süreç çizelgesi varken konu üye ülkelerin demokrasilerine gelince mekanizma tıkanıyor. AB’nin üye ülkelerde görülen demokrasi problemleri için uyguladığı birtakım yaptırımları olmalı. Demokrasilerin devamının sağlanması da yeni üye ülke alımı gibi birtakım kurallarla korunmaya alınmalı” diyor. Sinkari, Macaristan’ın özgürlükleri ve insan haklarını kısıtlayan, demokratik işleyişe zarar veren anayasal değişikliklerinin de kaygılandırıcı olduğunu dile getiriyor.
Avrupa’ya dair başka sorunlardan da konuştuktan sonra Finlandiya’nın karşı karşıya kaldığı en can alıcı problemin ne olduğu sorusuna Grüne, “ekonomik kriz” cevabını veriyor. Bir önceki kriz zamanında doğan gençlerin büyüyene kadar ekonomiye bir çare bulunamamasının büyük bir hata olduğunu belirten Grine, krizden en çok gençlerin etkilendiğini vurguluyor. Böylelikle bölgenin yüz yüze kaldığı siyasi ve sosyal çatışmaların yanı sıra ekonomik krizin bütün ülkeler için sarsıcı bir sorun olarak kalmaya devam ettiği tekrar ortaya çıkıyor.