09.Mayıs.2014’te Milliyet’te çıkan yazım…
Türkiye’de son zamanlarda kaçırılan ve istismara uğrayan çocuklarla ilgili haberlerin artması üzerine UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) Türkiye’nin Çocuk Koruma Programı‘nın başında bulunan Severine Jacomy-Vite ile konuştuk. Gençler için adalet, çocuklara karşı şiddet kullanılması, çocukluk politikaları ve çocuk katılımı konusunda uzman olan Jacomy-Vite, yasaların yeterli olduğunu, ancak uygulamada işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
– Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara göre çocukları korumak adına alması gereken önlemler nedir?
Bir sistem olmalı. Devlet, sadece gerçekleşen her olay karşısında tepki vermemeli, önlemek, en hızlı ve etkili şekilde müdahale etmek için bir sistem geliştirmeli. İyileşme ve tedavi için gerekli kaynakları oluşturmalı. Avrupa Konseyi gibi kurumların geliştirdiği, şiddet, taciz ve istismar durumlarında ne yapılması gerektiğine yönelik kanunlar, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi, sanal suçlar üzerine anlaşma gibi uluslararası metinler var. Ancak sadece yasalar ve hizmetlerle değil, nasıl hareket edileceğine dair bir sistem getirilerek mücadele edilmeli.
– Türkiye’de bu konudaki yasaların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Yasalar geliştirilebilir, bazı çelişkili kanunlar var. Ancak 2005 yılında çıkarılan çocukları koruma kanunu yeteri kadar güçlü ve sağlam bir temele sahip. Daha çok yasaların uygulanmasında sorunlar ve boşluklar var. Çeşitli aktörler arasında koordinasyon sağlamak gibi konularda problem var.
– Kurumlara düşen görevler açısından Türkiye ile AB’yi ve ABD’yi karşılaştırdığınızda ne görüyorsunuz?
Her ülke kendi sistemini geliştirir. Türkiye’de her şeyin merkezi olması politikalara güç veriyor. Ancak bazen sistemde esneklik ve hesap verilebilirlik konularında eksiklikler olabiliyor. Çocukları korumanın en iyi yolu sektörler arasındaki işbirliğini geliştirmek. Eğer okulda çalışırsanız bir çocuğa yönelik tehlike olduğunun sinyallerini daha önceden alabilirsiniz. Eğer telefonu kaldırır da durumu sosyal hizmetlerde çalışan yetkililerle konuşursanız çok daha erken müdahale edebilirsiniz. Polis için de aynısı geçerli. Yerel seviyede farklı mesleklerden insanların beraber çalışması teşvik edilmeli.
– Uygulamada görülen en büyük eksiklikler nedir?
Çocukların korunduğu ve gerektiğinde tedavi edildiği başarılı örnekler ülkenizde var. Genelde sektörler arasındaki işbirliği zor oluyor. Ancak devlet bunun üzerine çalışıyor ve bunu öncelikleri olarak devam ettirmeleri çok önemli.
– Bir çocuk kaçırıldığında ilk önce nelerin yapılması gerekiyor?
Her ülke kendi sisteminde yer alan öncelikleri yerine getirebilir ancak önce hemen bir duyuru yapmak gerekli. İlk saatlerde bunun gerçekleştirilmesi çok yararlı olabilir. Medyada görünürlük verilmeli. Bu soruya cevap vermekte zorluk çekiyorum, çünkü bütün toplumun polise ve sisteme gerçekten güvenmesi gerek. Bir ihbarda bulunduklarında bunun davaya bir etkide bulunacağına inanmaları lazım. Uzun vadede zihniyetin değişmesi gerekiyor. Hızlı bir reçete yok. İnsanlar adaletin yerini bulduğuna inanmalı. Çocuklar istismara uğradığında zanlıların ceza almadan kurtulduğunu görmek inancı sarsıyor.
– Son zamanlarda çocuklar daha çok mu istismara uğramaya başladı yoksa medyada çocukların kaçırılması daha çok mu yer alıyor?
Çocuk istismarının daha çok görünürlük kazandığı doğru. Çocuk haklarıyla ilgili bilinç daha da kuvvetlenmeli. Ayrıca verileri güçlendirmeliyiz, çünkü Türkiye’de çok az veri var. Yargı sisteminden gelen veriler sadece buzdağının görünen kısmını oluşturuyor. Azaldığını ya da çoğaldığını söylemek zor olur ancak rapor edilen olaylar aslında çok az. Eskisinden daha kötü olduğunu düşünmüyorum, sadece şu an daha çok farkındalık ve ilgi var. Bu da olumlu bir gelişme. Bazı hastanelerde çocuk koruma birimleri var. Bu birimlerin kurulduğu hastanelerde bildirilen olaylar çok ciddi bir şekilde yükseldi. Bu birimlerin olmadığı hastanelerde ise herhangi bir veri yok. Bu da bize çocuklar için kurulan hizmetler olduğunda daha çok olayın bildirildiğini gösteriyor. Medyada yer alan olaylar daha çok çocukların kaçırılmasıyla ilgili. Ancak biz biliyoruz ki dünya çapında istismarın ve cinayetlerin çoğu çocuğun yakın çevresinden, ailesinden ötürü kaynaklanıyor.
– Medyada görünürlüğün artması size göre olumlu mu yoksa olumsuz mu?
İkisi de. Eğer bilgiler doğru verilirse olumlu. Sadece geleneksel medyada değil, sosyal medyada da dedikodular dolaşabiliyor. Bu yasal süreçleri ve soruşturmaları da olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden gazeteciler ve sosyal medyada yazanlar da sorumlu tutulabilmeli. Gizlilik ve çocuğun korunması çok önemli. Çocuğun tam ismi verilmese de o kadar çok detay veriliyor ki çocuğun ya da ailenin tespiti kolaylaşabiliyor.
– Çocukların istismardan korunması için aile, toplum ya da devletten hangisinin sorumluluğu daha büyük?
Bu konuda herkes sorumlu. Birinin diğerinden daha sorumlu olduğunu söyleyemeyiz. Çocukların kendilerini, riskleri ve nasıl korunacaklarını bilmesi gerek. Cinsel taciz hakkında açık kampanyalar düzenlenebilir. Çocuklara bedenleri hakkında eğitim verilmeli. Ne kadar çok tabu olursa çocukların kendilerini koruması o kadar zorlaşır.
– Ailelere yeteri kadar eğitim verildiğini düşünüyor musunuz?
Çok fazla eğitim programının olması çok olumlu. Bu eğitimlerde vurgu daha çok çocuk hakları üzerine olmalı. Çocuklar hakları olduğunu bilirse kendi çevresinden herhangi bir tehlike geldiğinde ya da aileleri tarafından bile yeteri kadar korunmadıklarını düşündüklerinde birine gidip konuşabilir ya da şikayette bulunabilirler. Daha güçlü bir birey olarak hissedebilirler.
– Bir çocuğun istismara uğradığından şüphelenirsek ne yapmamız gerekir?
Eğer şüphelerinizden çok emin değilseniz ilk başta çocukla ya da ailesiyle iletişim kurabilirsiniz. Şüpheler kuvvetliyse yargı organlarının devreye girmesi, çocuk koruma birimlerinin olayı üstlenmesi gerekir.
– İstismara uğrayan çocukları iyileştirme sürecinde nelere dikkat etmeli?
Rehabilitasyon en başından itibaren başlamalı. Bir çocukla ne olduğunu konuşmak bile çok önemli. Çocuğun tekrar bir kurban haline getirilmemesi gerek. Taciz zaten yeteri kadar kötü, ancak sonraki süreç çok daha zarar veren bir hale dönüşebilir. Çocuğa dostane yaklaşan teknikler benimsenmeli, çocuk hikayesini her seferinde başka bir insana anlatmamalı. En başından beri süreci takip eden tek bir kişi olmalı. Türkiye’de çocuk önce bir yetkiliye, ardından doktora, sonra da hakime konuşuyor, bu çok sıkıntılı. Çocuğun suçlu hissetmemesi çok önemli. Bunun onun suçu olmadığı net bir şekilde anlatılmalı. Çocuk tacize uğradıktan sonra korunması adına başka bir yere yerleştiriliyor, bu etiketlenmesine neden oluyor. Aksine suçlular bulunduktan sonra, neden çocuk kendi toplumunun dışına çıkarılsın ki? Çocuk suçlu bulunduktan sonra normal hayatına devam etmeli. Bu Türkiye’de çok uygulanmıyor.
– Seks mahkumlarına karşı uygulanan süreç hapishaneden çıkmalarının ardından nasıl olmalı?
Her ülke kendine özgü bir model geliştirebilir. Ancak evrensel olan bir şey varsa o da sürecin mahkumların hapishaneden çıkmadan çok önce başlaması gerektiğidir. Rehabilitasyon ve tedavi çok önceden başlamalı. Mahkumlar da hapishanede tacize uğrayabiliyor ya da psikolojik tedavi almayabiliyorlar.
– Bülent Arınç’ın açıklamalarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çoğu ülkede çocukların istismar edilmesine toplumun tepki göstermesi sonucu daha ağır cezalar gelebiliyor. Bu maalesef çocuk istismarının sebeplerini ve sonuçlarını çözümlemiyor ya da önüne geçilmesine katkı sağlamıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırladığı 2014-2018 Çocuğa Karşı Şiddet Ulusal Strateji ve Hareket yasa tasarısının imzalanması ve bu tasarıya özel bir bütçenin ayrılması hükümet tarafında güçlü bir işaret olacaktır.