20.Mart.2015’te Milliyet’te yayınlanan yazım…
İngiltere’nin yeni dijital sanat platformu The Space, bütün dünyaya internet üzerinden hiçbir ücret talep etmeden ulaşmak istiyor. The Space, ‘yeni sanat formu’ olarak nitelenen dijital sanatın yeteneklerini arıyor
Ruth Mackenzie, Avrupa kültür ve sanat dünyasının önde gelen isimlerinden biri. Memleketi İngiltere’de birçok kültür ve sanat etkinliğine imza atmış, direktör ya da danışman olarak çalışmış olan Mackenzie, haziran ayında düzenlenen Hollanda Festivali’nin önümüzdeki dört yıl boyunca sanat direktörü olacak. Aynı zamanda dünyanın en büyük yayıncılık kuruluşlarından BBC ve İngiltere hükümetine bağlı kültür-sanat kurumu Arts Council’ın beraber kurduğu dijital sanat platformu The Space’in kuruluş direktörü.
Mackenzie, İstanbul Modern Sanat Müzesi ve British Council’ın beraber düzenlediği “Müzeler Konuşuyor: Konuğumuz Birleşik Krallık” etkinliği için İstanbul’a geldi. Geçen yıl açılan ve internet üzerinden hizmet veren The Space’in amacı dijital sanat alanında geleceğin yeteneklerini bulmak ve dijital sanatı yeryüzündeki herkese ulaşılabilir kılmak. Mackenzie’ye göre The Space’in en önemli yanı ücretsiz olması.
Açılışı Ai Weiwei yaptı
Mackenzie, “Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi biri internet üzerinden The Space’e ücretsiz olarak ulaşabilir. Sanatçıların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir yer. Açılışı Çinli sanatçı Ai Weiwei ile yaptık. Bütün dünyaya Ai Weiwei aracılığıyla ‘Dijital sanatçı olmak istiyorsanız The Space’e gelin’ mesajını verdik. İnternet, sanatçılar için bedava bir kamu alanı yaratmalı. Yılda iki defa dünyanın her yerinden herkesin fikirlerini göndermesi için açık çağrı yapıyoruz. Bu yarışmalar için şimdiye kadar 170 ülkeden başvuru aldık” diyerek The Space’i açıklıyor.
Eisenstein’ları arıyoruz
İngiliz sanat uzmanı, dijital sanatın yeni sanat formu olduğunu söyleyerek, “Bu yeni sanat formunu klasik sanatçılar da uygulayabilir; kod dünyasından, teknik ile dijitalin buluştuğu endüstriden gelenler de… Görsel efektler üreten bir sanatçıyı daha yeni bünyemize aldık. Tam bir dahi! Bize göre o bir sanatçı, ancak kendisine sorarsanız başarısızlığa uğramış bir sanatçı. Yaptığı görsel efektler için Oscar kazanmış biri, keşke ben de onun gibi başarısızlığa uğrasaydım! Dijital sanatın ne olması gerektiğine dair geleneksel bir düşünce yapısına sahip değiliz; fikrin ve yeteneğin en önemlisi olduğunu düşünüyoruz.
1915’te burada oturuyor ve sinemadan bahsediyor olsaydık; filmin geleceğin en büyük sanat aracı olduğunu konuşuyor olurduk. Size 20’nci yüzyılın egemen sanat aracının sinema olacağını söylerdim, belki siz karşı çıkar, ‘Haydi canım, sinema dediğin siyah-beyaz, konuşma yok, anlaşılması güç, filmler hiç de ilginç değil’ derdiniz. Ben de şimdi diyorum ki, 21’inci yüzyılda dünyayı bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar aracılığıyla nasıl tecrübe ettiğimiz, sanatı tecrübe etme yöntemimiz olacak. Daha çok başındayız; dijital sanat daha ana akım olmadı. Biz de dijital sanatta, sinemada olduğu gibi geleceğin Eisenstein’larını bulmaya çalışıyoruz” açıklamasında bulunuyor.
Mackenzie’ye göre BBC’nin The Space’in kurucularından biri olmasının sebebi, geleceğin yeni yeteneklerini bulmak istemesi ve yeni yetenekleri bulmak için ‘izleyiciyi sanatçıya dönüştüren bir platforma ihtiyacı’ olması. BBC için bu proje ’10 yıl içinde kendileri için hayati olacak bir yeteneğe yatırım yapmak’ anlamına geliyor. Mackenzie, “Biz sanatçılardan resim fırçası icat etmelerini istemiyoruz, bu konuda yardımcı olabiliriz. Biz size iyi bir fikir soruyoruz, bunu nasıl yapabileceğinizi bilmemeniz sorun değil” diyor.
Sanat ücretsiz olsun
diye çok çabalanıyor
Ruth Mackenzie, sanatın kamu için ücretsiz olması gerektiğini düşünen bir isim. Öyle ki İngiltere’de müzelerin bedava olması için geçmiş hükümetlerle beraber çalışmış. Sanatın herkese ulaşılabilir olması için günümüzde daha çok çaba sarf edildiğini şöyle açıklıyor: “Sanatçılara paralarını ödüyoruz ama kamudan The Space için para ödemelerini istemiyoruz. İngiltere’de ulusal müzelerin hepsi artık ücretsiz gezilebiliyor. Böylece kimlerin müzelere geldiği çok değişti; müzelerin kapıları çocuklara, öğrencilere, turistlere ve her yaştan insana ücretsiz açıldı. Bilet paralarından kaybedilen, ülkeye gelen turistle beraber kazanca dönüştü. Müzeleri ücretisiz yapmak, İşçi Partisi’nin iki lideri Tony Blair ve Gordon Brown hükümetleri ile beraber üzerinde çalıştığımız bir projeydi. Her siyasetçi böyle bir şey yapmaz. Sanatçılar ve izleyiciler hiçbir zaman şimdiki gibi bir olanağa sahip olmadı. Küratörlerin ve sanatçıların şimdiye kadar sanatı bu kadar ücretsiz kılmak için uğraştığı olmamıştı. Bu herkesin dünyadaki en iyileri görmesi için büyük bir şans.”
Yeni projeye kamu parası
verilmesi hiç istenmez
İngiltere’de daha yeni yeni tanınmaya başlayan The Space’e yöneltilen eleştiriler de var. İngiliz Guardian gazetesi aralık ayında yayınladığı bir makalede, 16 milyon sterlinlik bir harcamayla açılan The Space için kimilerinin “kamu parasını har vurup harman savurmak” olduğunu kaleme almıştı. Bu konuyla ilgili olarak Mackenzie, şu açıklamalarda bulundu: “Her yeni fikir suçlamalarla karşılaşır. Kamu parasının yeni projelere harcanmaması gerektiği söylenir. Ulusal müze ve kütüphane hizmeti başladığında da böyleydi. 18’inci ve 19’uncu yüzyılın bütün yeni fikirleri için bu suçlamalar vardı. Yeni fikirler için muhalefetle karşılaşmanın doğal bir süreç olduğunu düşünüyorum. Bizim bir deney yaptığımızı ve bu süreci açıkça paylaştığımızı vurgulamamız gerek. O yüzden sabırlı olmalıyız. 3 yıl içinde 10 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyoruz.”