05.09.2013’te Milliyet’te yayınlanan yazım…
Avrupa Birliği’ni sarsan ekonomik krizin en ağır bedellerini ödeyen Yunanistan için ekonomik veriler eskisine nazaran daha iyi rakamlara işaret etse de, krizin Yunanlar üzerindeki etkilerini görmek mümkün. Her ne kadar başkent Atina’nın sokaklarında dolaşırken herhangi bir Avrupa başkentinden farklı bir yerde olmadığınızı düşünseniz de kesintiye uğrayan emekli ve işçi maaşları ile yarın işini kaybedebilecek olmanın kaygısını Yunanlardan dinleyebilirsiniz. Üniversite mezunu, birden fazla dil konuşan birçok genç, iş bulabildiği takdirde yarı zamanlı ve sigortasız işlerde ya da cafelerde garson olarak çalışmak zorunda kalıyor. Temmuz ayında “Troyka” olarak anılan Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun verdiği yardım paketinin zorunlu kıldığı kemer sıkma politikalarının mağdur ettiği kurumların başında gelen devlet televizyonu ve radyosu ERT ise bir sembole dönüşmüş durumda.
Yunan hükümetinin beklenmedik bir şekilde ERT’yi kapatacağını duyurmasıyla 11 Haziran’da televizyon ekranı bir anda kararınca kurum çalışanı gazeteciler binayı terk etmeyip yayına devam etme kararı almıştı. Atina’nın dört bir yanından gelen on binlerce vatandaş, bu karara güçlü bir destek vererek ERT binasının bahçesi ve koridorlarını doldurdu. Sıcak yaz günlerinin rehavetiyle işgalin ilk günlerindeki şaşaalı ve kalabalık görüntüden eser olmasa da, pankartlarla kaplı ERT’nin binasına adım attığınız anda hala canla başla çalışan gazetecilere rastlıyorsunuz.
Her an polisler gelebilir
Yayın kuruluşunun binasına yaptığımız ziyarete eşlik eden, ERT’nin eski çalışanı Alexandra Christakaki, binanın her bir köşesinde duraklayıp kanala dair anılarından, duvarlara resimleri asılmış önemli isimlerden, kanala emeği geçen sanatçılardan ve kurumun dönüm noktalarından bahsediyor. Burada çalışmış gazeteciler için anılarla dolu ERT binası. Kanalın koridorlarında ve stüdyolarında gezerken rast geldiğimiz çalışanlardan biri son görüntüleri kaydetmemize sevindiğini belirtiyor: “Her an savcılar ve polisler buraya gelerek sahip olduğumuz her şeye el koyabilir.”
ERT Yunan kültürü demek
ERT’ye bir şekilde emek vermiş gazetecilerin en büyük korkusu, Yunan kültürüne tanıklık eden televizyon ve radyo arşivlerinin devlet tarafından yok edilmesi. Hükümetin ERT’yi kapatmaya karar vermesinin ise kemer sıkma politikalarına bağlı olmadığını düşünüyorlar. Akşam 9 haberlerinin ekran yüzü, gazeteci Yiannis Darras, “ERT sadece bir haber merkezi değil, bütün Yunan kültürü burada. Dünyanın dört bir yanında yaşayan Yunanları ve Yunanistan’ı birbirine bağlayan onlarca radyo kanalı, televizyon kanalları, orkestralar… 1960’lardan beri Yunan kimliği burada oluştu” diyor.
“Şizofrenik” bir durum
Darras, ERT’de şimdiye kadar çalışan çoğu kişinin sol görüşlü ya da komünist olduğuna dikkat çekerek hükümetin kanalda yaşatılan ideolojiyi yok etmek amacında olduğunu aktarıyor. Ancak Darras’a göre son iki yıldır atamalar, Troyka’yı mazaret ederek ERT’yi yok etmeye çalışan bu hükümet tarafından yapıldığı için şimdiki durum “şizofrenik.” Darras, Yunanların verdiği desteğin inanılmaz boyutlara ulaşmasının, işinden edilen 2600 gazeteciyle dayanışma için olmadığını düşünüyor. Hükümetin verdiği kararın demokratik değerlere aykırı olmasının bunda rol oynadığına dikkati çekiyor.
Alıcılar zorla kapatıldı
Yayına devam etmeye karar verdiklerinde Avrupa Yayın Birliği’nin teknik altyapı desteği verdiğini ve alıcılarını devreye soktuğunu belirten Darras, hükümetin dağdaki alıcılara polis ve savcı göndererek şiddet uyguladığını ve alıcıların zorla kapatıldığını sözlerine ekliyor. Bu aşamadan sonra programlar ancak internet üzerinden yayınlanmaya başlamış; yine de son iki ayda izleyici sayısı 10 milyon, tekil izleyici sayısı ise 2,5 milyon gibi yüksek rakamlara ulaşmış. Bu noktada Darras, hükümetin ERT’yi kapatma sebebi olarak kimsenin bu kanalı izlemediğini göstermesinin geçersiz kılındığını belirtiyor.
ERT kar ediyordu
Kanal işgal edildiğinden beri yemeden içmeden ERT’de çalışmaya devam eden Marina Demertcian ise ERT’nin kapatılmasının hükümet politikalarının mali yansımalarının görülmediğine bir örnek olduğuna dikkati çekiyor. “Milyonlarca euro kar eden ERT’nin kapatılması o kadar çok paraya mal oldu ki! Elde edilen kar olduğu gibi devlet bütçesine gidiyordu, şimdi devlet kanalı kapatmak için ortaya para koyuyor” diyen Demertcian, kapatılmadan 1,5 ay önce çalışanların kanalla ilgili bütün skandalları bir basın toplantısında açıkladığından ve hükümete karşı kanal içinde son yıllarda oluşturulan direnişten de bahsetti.
“Çalışan grev”
ERT’deki gazeteciler, çalışmaya devam ederek edindikleri en büyük kazanımın “çalışan grev” kavramını keşfetmeleri olduğunu düşünüyor. Bunun son yıllarda gerçekleşen bütün grevlerden daha farklı ve yaratıcı bir çözüm olduğu konusunda hemfikirler. Sendikalar için bunun büyük bir adım olduğunu ve kesintilerle karşı karşıya kalan öğretmenlerin de benzer bir çözüm arayışında olduğunu gururla anlatıyorlar. Demertcian, eylülde grev ve protestolar düzenlemeyi planlayan öğretmenler, işçiler ve doktorlara örnek oluşturduklarını belirtiyor. “İnsanların sadece grevle tepkilerini ortaya koyamayacaklarını, bazen diğerlerini karşılarına almadan daha işlevsel yöntemler deneyebileceklerini gösterdik. Öğretmenler ve öğretim görevlileri öğrencileri de işin içine katarak ve onlara bu konuda danışarak, öğretmeye devam ederek okullarda işlevsel bir işgale gitmenin yollarını tartışıyor. Ancak bu sefer kendi programlarını uygulayacaklar” diyor Demertcian gözlerinin içi gülerek…